Suriye artık kurmaca filmlerle değil gerçek katliam videolarıyla takip ediliyor. Sinema sanatı Suriye coğrafyası için artık lüks bir sanat dalı. Şimdilik zorunlu bir kış uykusuna yatsa da Suriye’nin bir sinema dinamiği var.
1931 yılında Ismaïl Anzur’un çektiği Under the Skies of Damascus bilinen ilk Suriye filmlerinden biri. 1960’lara kadar dişe dokunur bir Suriye sinemasından söz edemiyoruz.1960 sonrasında film sayılarında önemli bir artış yaşansa da Suriye’de sinemanın varlığından söz etmek için 1960’lar bile oldukça erken bir tarihtir. Fransız sömürgesinden kurtulmasından sonra iç karışıklıkların ve iktidar mücadelelerinin bir sonuca varamadığı Suriye’de, 1930-1970 arasında 13 askeri darbe yapılmış. Aynı dönemde yapılan film sayısı da 16. 1966’daki son darbeyle Sosyalist ve milliyetçi fikirler taşıyan Baas Partisi Suriye yönetiminde kesin hâkimiyet kurunca; sinema endüstrisi de ilk adımlarını atmaya başladı.
Sosyalist Sinema Anlayışı Kök Salıyor
Suriye’nin Sovyetler Birliği ile kurduğu sıcak ilişkiler ışında devletçi bir sinema anlayışını oluşturmak için Sinema Genel Kurulu kurularak filmlere finansman desteği sağlandı. Sinema Genel Kurulu tarafından desteklenip çekilmesine önayak olunan ilk kurmaca yapım Yugoslav film yönetmeni Poçko Fockovic’in yönettiği 1967 yılında çekilen The Lorry Driver / Sa’eq al-Shahinah oldu. Ülkede yetişmiş sinemacının henüz oluşmamış olmasında dolayı Mısır ve Lübnan gibi daha sistemli sinema anlayışlarına sahip Arap ülkelerinden yönetmenlere çağrı yapıldı. Mısırlı Tevfik Saleh ve Seif-Eddine Chawkat, Iraklı Qays al-Zubaydi ve Qassim Hawal ve Lübnanlı Burhan Alawiya bu çağrıya kulak vererek Suriye’de birçok filmin yapılmasına ön ayak oldular. Ayrıca Suriye edebiyatının önemli isimlerinden Hanna Mina’nın kitapları ve Filistinli yazar Ghassan Kanafani’nin eserleri Suriye sineması içinde filmleştirildi. Mısırlı yönetmen Tevfik Saleh’in 1972’ de çektiği The Duped / al-Makhdhououn Bu dönemin başarılı uyarlamalarından biri oldu. Üç Filistinlinin zor şartlar alındaki yaşam mücadelesini anlatan film, Suriye sinemasının ses getiren ilk filmlerinden biriydi. Film Ghassan Kanafani’nin eserlerinden uyarlanmıştı.
Suriyeli Gençler Sovyet Film Okulu VGiK’e yollanıyor
Suriyeli yönetmenlerin yetişmesi için de çalışmalarda bulunan yeni yönetim, Sovyetler Birliği’ndeki saygın sinema okulu VGIK’de eğitim almaları için genç Suriyelilere burs sağladı. İktidarın yönetim boşluğunu ortadan kaldırması ve sosyal hayatın nispeten normale dönmesinin doğal sonucu olarak toplumun sinemayla bağları da bu dönemde güçlenmeye başladı. 1970-80 arasında 70’yakın filmin çekildiği Suriye, Mısır sinemasından sonra önemli sinema merkezlerinden biri olmaya başlamıştı. Genelde toplumcu sinema anlayışının ürünleri olan bu dönemin filmlerinden iktidarın yenilikleri ve kalkınma hamleleri de belgesellere konu olabiliyordu. Qassim Hawal, Muhammed Şahin, Muhammed Muwaddin, Hassan al-Saïfi, Yusuf Maalouf, Atef Salem, Tevfik Saleh, Nabil Maleh, Ömer Amiralay, Marouan Akkachi, Souheil Kanan, Georges Khoury, Haytham Hakki, Salah Dehni gibi yönetmenler bu dönemde Suriye sineması içinde film üreten isimlerden bazılarıdır.
Sansür Devreye Giriyor
Kurgu filmlerin yanında üretilen filmlerin birçoğu uzun ya da kısa metrajlı belgesellerdi. Sinema geçmişi olmayan Suriye’nin bu dönemdeki ivmesi uzun sürmedi. Bu denli fazla filmin yapıldığı sanat ortamı ilk dönemlerde önemli bir sansür mekanizmasıyla denetlenmiyordu. Ancak ortaya çıkan filmlerin kimi zaman eleştirirci ve sorgulayıcı tavrı yöneticileri mutlu etmemeye başladı. Söz gelimi ilk filmini 1971’de çeken Ömer Amiralay 1974’de çektiği Everyday Life in a Syrian Village filmi resmi olarak yasaklanan ilk Suriye yapımı oldu. Ömer Amiralay, filminin yasaklanmasından sonra bir süre Fransa’ya sürgüne gönderildi. Öte yandan Ömer Amiralay bu belgeseliyle Suriye sinemasının az sayıdaki nitelikli örneklerinden birini ortaya koymuş oldu. Suriye sinemasının uluslararası popülaritesini arttıran yegâne isim ise Mustafa Akat oldu. 1977’de İslam’ın ortaya çıkış dönemini anlattığı The Message (A-Risale-Çağrı) filmi döneminin büyük yapımlarından biriydi. Anthony Qouin’in başrolde oynadığı film, Arap ülkelerinin ekonomik destekte bulundukları prestij filmi haline geldi. 1981’de çektiği Çöl Aslanı filmi de Libya’nın bağımsızlık savaşçısı Ömer Muhtar’ı anlatmıştı. Kariyerine genellikle Amerika’da yapımcı olarak sürdüren Mustafa Akat Suriye sineması denilince Ömer Amiralay’la beraber akla gelen az sayıdaki sinemacıdan biri oldu.
Abdullatif Abdulhamid
Seksen Sonrası Durgunluk Dönemi
Seksenli yıllarda; içine kapanan, İsrail’le yaşadığı çatışmaların da etkisi ile huzursuz bir yapıya dönüşen Suriye’de, sinema eski yoğunluğunu kaybetti. Buna rağmen uluslararası arenada ilgi gösterilen kimi isimler de bu dönemde ortaya çıkmaya başladılar. The Half-Metre Incident / Hadithat al-Nisf Mitr (1983) ile Samir Zikra ve City Dreams / Ahlam al- Madina (1984) ile Muhammed Malas, batılılar tarafından tanınan İlk Suriyeli yönetmenlerden oldular. Bu dönemde toplamda 20’ye yakın film yapıldı. Muhammet Şahin’in The Drama of a Girl From The East / Ma’asat Fatat Sharqiya (1983), Dureid Lahham’ın Borders / al-Hudud (1984) ve The Report / al-Taqrir (1986), Wadeih Yusuf’un Vendetta of Love / al- Intiqam Hubban (1985), Osama Muhammet’in Stars in Broad Daylight / Nujum al-Nahar (1988), Abdelatif Abdelhamid’in The Nights of the Jackal / Layali ibn Awa (1989) filmleri dönemin öne çıkan yapımlarından oldular. İçine kapalı yapısını aşamayan Suriye, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının da etkisiyle doksanları yeni arayışlar içinde geçirdi. Hafız Esat iktidarının krallık halinde varlığını devam ettirmesi, kimi zaman çeşitli baskı şartlarının ortaya çıkmasına da neden oluyordu. Lübnan’daki iç savaşa müdahil olunması, kendi topraklarında bulunan binlerce Filistinli mültecinin varlığı, İsrail’le devam eden daimî çatışma hali bu ülkenin normalleşmesinin önünü tıkayan faktörlerden oldu. Sinema sektörünün devlet desteğiyle devam ettiği bu dönemde özel girişimcilerin sinemayla ilgilenmesine de izi verildi. Ancak yeterli sermaye birikiminin olmaması özel yayımların gelişmesini engelledi. 20 civarında filmin yapıldığı doksanlarda bazı önemli çalışmalara da imza atıldı. 1993 yapımı The Extras / al-Kombars Bunlardan en önemli olanıdır. Nabil Maleh tarafından çekilen filmde genç yaşında dul kalmış bir kadının yeniden bir erkekler tanışmasının yarattığı duygusal ve komik olaylar ekseninde Suriye toplumunun yaşadığı iç çelişkiler gözler önüne sunuluyordu. The Extras Suriye’de insan ilişkilerini gözler önüne seren etkileyici bir film olarak büyük övgü aldı. En iyi Suriye filmlerinden biri olarak adından söz ettirmeyi bildi. Doksanların ilk döneminde öne çıkan başka bir film de 1992’de çevrilen The Night / al-Layl filmiydi. Muhammed Malas’ın çektiği film az sayıdaki Suriye filmleri arasında ilgiyi hak eden yapımlardan biriydi. Samir Zikra’nın seksenlerdeki başarılı yapımlarından sonra 1998‘de çektiği A Land for Strangers / Turab al-Ajaneb filmi yönetmenin başarısını devam ettirdiğinin göstergesiydi. Film uluslararası festivallerde beğeni gören yapımlardan biri oldu. Aynı yıl Suriye sinemasının istikrarlı yönetmenlerinden Abdullatif Abdulhamid, The Breeze of the Spirit filmini çekti.
2000’lerde Suriye’de Sinema
2000’de Hafız Esat’ın ölmesiyle yönetimde önemli değişimler yaşandı. Oğul Beşşar Esat’ın devlet başkanlığına gelmesiyle devlet- toplum ilişkileri daha yumuşak bir zemine oturdu. Fransa’da eğitim alan Beşşar Esat, batı toplumuyla daha sıcak ilişkiler içinde olmaya çaba gösterdi. Yeni dönemde sinemayla ilgilenen insanların sayısın da arttı. Birçok ilk filmin yapıldığı bu dönemde, yurt dışında festivallerde gösterilen Suriye filmlerinde belirgin bir artış oldu. Üretilen film sayısında önemli bir değişim olmasa da kimi zaman ortak yapımların sayesinde kimi zaman da yönetimin esnek tavrının etkisiyle yaratıcı ve yenilikçi filmlerin sayısı arttı. 2000 sonrasında 2010’a kadar olan dönemde toplamda 20 civarında uzun metraj çalışmanın yapıldığı biliniyor. Son on yılda Suriye televizyonunun gelişmesi ve dijital teknolojinin gelmesi ile birlikte Sinema Genel Kurumu’nun dışında özel projelerin sayısı artmaya başladı. Osama Muhammed’in 2002’de çektiği Sacrifices / Sanduq al-Dunia, Nidal al-Dibs’in 2004’te çektiği Under The Ceiling / Tahta al-Saqf, Muhammed Malas’ın2005’te çektiği Passions / Bab el-Maqam, Ghassan Shmeit’in 2007’de çektiği I.D./ Vos Papierş, Abdullatif Abdulhamid’in 2008’de çektiği Days of Boredom / Ayyam al-Dajar ve 2009 yapımıJoud Saeed’in çektiği Once More / Mara Okhra filmleri Uluslararası festivallerde gösterilen Suriye yapımlarından bazılarıdır. Joud Saeed’in çalışması San Francisco Arap Filmleri Festivali’nde yarıştı ve ödülle döndü. Genç yönetmenin ilk uzun metraj çalışması olan film, Suriye içindeki festivallerde de gösterildi. Bu dönemde ilk filmlerini yapan Suriyeli yönetmenler bir hayli fazladır. Bu yönetmenler arasında Joud Saeed’le beraber Abdullah Yakup’tan da bahsedebiliriz. İlk uzun metrajlı deneysel çalışması I Am the One Who Brings Flowers to Her Grave / Je Suis Celle Qui Porte Les Fleurs Verssa Tombe 2006’yapımıydı. Bu öncü isimlerin dışında çoğunluğunu otuzunu geçmemiş birçok Suriyeli genç kurgusal ve belgesel olarak kısa film çalışmaları yapıyorlar.
Önemli yönetmenlerin hemen hepsinin Sovyet film okulu VGIK’te yetiştiği Suriye’de sinema endüstrisi devlet desteği altında varlığını sürdürüyor. Şam’da düzenlenen Uluslararası Şam Film Festivali’ni varlığı ve ülkeden bulunan yabancı kültür merkezlerinin düzenlediği film günleri bu coğrafyanın sinemayla kurduğu ilişkiyi güçlendiriyor. Ancak üretilen film sayısı bir ülke sineması için yeterli düzeyde değil. Ayrıca birkaç yönetmenin uluslararası başarısına karşın Suriye sineması Ortadoğu’nun ulusal sinemaları arasında özgün bir yerde durmuyor. Ülkede sinema salonlarının oldukça az olması ve bu salonlarda da Mısır ve İran gibi bölgenin önemli film merkezlerinin ağırlığının hissedilmesi Suriye sinemasını etkileyen olumsuz etkenlerden. New York Suriye Film Festivali, San Francisco Arap Filmleri Festivali ve Abu Dabi Uluslararası Arap Filmleri Festivali, Suriye sinemasının dış dünyaya açılan kapıları gibidir. Suriyeli yönetmenler bu festivallerde yer alarak dünya sinemasındaki yerlerini bulmaya çalışıyorlar.
Suriye’de uzun metraj belgesel ve kurgu film çeken yönetmenlerin sayısı resmi rakamlara göre ortalama 50 civarında. Ayrıca kısa filmlerle kendine yer açmaya çalışan bir o kadar da genç yönetmenin varlığı söz konusu. Suriye sineması içinde yer alan estetik duyarlılıkları gelişmiş birkaç yönetmenden bahsetmek gerekirse; belgeselleriyle Ömer Amiralay ve filmleriyle Abdullatif Abdulhamid, Nabil Maleh, Osama Muhammed, Muhammed Malas, Muhammet Şahin anılmaya değer yönetmenlerdendir. Ayrıca Suriye kökenli Kanadalı yönetmen Ruba Nadda’nın çalışmalarında da Suriye tarihi ve coğrafyasından izler bulmak mümkündür. Suriye’de uzun metraj belgesel ve kurgu film çeken yönetmenlerin sayısı resmi rakamlara göre ortalama 50 civarında. Ayrıca kısa filmlerle kendine yer açmaya çalışan bir o kadar da genç yönetmenin varlığı söz konusu. Suriyeli ünlü yönetmen Bessam Muhiddin Hüseyin’in terörist gruplar tarafından öldürüldüğü günümüz kaotik ortamında; kuşkusuz birçok sanat dalı gibi sinema sanatı da hayatın normale dönmesini bekliyor.
Suriye devleti sanata yatırım yapmayı kendine dert edinmiş bir devlet. Ortadoğu’nun en heybetli opera binalarından biri Şam’da. Yaraların sarılması kolay olmasa da sular durulup da Suriye üstüne planlar başka bir bahara bırakıldığında; sanat hayatının da yeniden canlanacağını ummak için umutlu olmalıyız.
Kitapçı Dergisi’nin Mayıs 2012 tarihli sayısında yayınlanmıştır. (Ayrıntılı bilgi için Ortadoğu Sineması,188 sayfa, Başka Yerler Yayınları, 2011, Rıza Oylum, Kemal Sivaslıoğlu)