2015 yılı için ülkeler Oscar adaylarını açıklamaya başladı. Türkiye adına Kaan Müjdeci’nin ilk uzun metraj filmi olan Sivas yarışacak. Sivas, son yıllarda yapılan en iyi ilk filmlerden biri. Bir Kangal köpeği ile küçük bir çocuğun ilişkisine odaklanan film; taşra hayatı, insan ilişkileri, çocukluk, aile hayatı gibi birçok temayı bünyesinde toplamış oldukça başarılı görüntüler ve diyaloglar içeren bir yapım.
Cannes’dan Altın Palmiye ödülüyle dönen Kış Uykusu geçtiğimiz yıl Türkiye’nin Oscar adayı olarak yarışmıştı. Daha önce Ceylan’ın üç filmi Türkiye adına Oscar’da yarıştı. Ceylan’ın ilk Oscar yolculuğu 2003’de Uzak filmiyle olmuştu. Uzak, son dokuz film arasına kalamamıştı. 2008’de ise Üç Maymun ile Oscar yarışında Türkiye’yi temsil eden Ceylan, bu kez akademi ödüllerinde son dokuz film arasına kalmayı başarmıştı. Ceylan 2011’de Bir Zamanlar Anadolu’da filmiyle tekrar aday olmuştu.
Oscar yarışında Türk sineması bir türlü istediği başarıyı yakalayamadı. Çok yaklaştığı yıllar oldu. Özellikle Üç Maymun ve Bir Zamanlar Anadolu’da filmleri Oscar alacak potansiyeli olan filmlerdi.
Susuz Yaz, Uçurmayı Vurmasınlar, Piyano Piyano Bacaksız, Manisa Tarzanı, Eşkıya, Gönül Yarası, Dondurmam Gaymak, Takva ve Bal Türkiye’nin heykelcik için Amerika’ya yolladığı filmlerden.
Politik sebeplerle Türkiye’nin Oscar yarışına yollamadığı filmler de oldu. 1982’de Cannes film Festivali’nde Altın Palmiye ödülü kazanan Yol filmi Oscar yarışına yollanamamıştı. Darbeci generaller yasakladıkları bir filmle Oscar yarışına giremezlerdi kuşkusuz.
2011’de Türkiye’nin Bir Zamanlar Anadolu’da ile katıldığı Oscar yarışını İran yapımı Bir Ayrılık filmi kazanmıştı. Bir Ayrılık ve Bir Zamanlar Anadolu’da filmleri o yıl uluslararası festivallerde adeta gizli bir yarış içindeydiler. Biri en iyi film ödülünü aldığında ötekisi en iyi yönetmen; biri en iyi senaryo ödülünü aldığında ötekisi jüri özel ödülü alıyordu. Oscar yarışında ise Bir Zamanlar Anadolu’da ilk dokuz film arasına kalamadan yarıştan çekilmişti.
2014 adayımız Kış Uykusu, yılın en iyi üretimlerinden biriydi. Uluslararası arenada da adından sıkça söz ettiren filmiyle Nuri Bilge Ceylan, hem etkileyici görsellikler sunarken hem de derinlikli diyaloglarla izleyici üzerinde sarsıcı etkiler bırakabilmişti. Uluslararası festivallerde genellikle Rus rakibi Andrey Zvyagintsev’in yönettiği Rusya’nın Oscar adayı Leviathan’la karşı karşıya gelmiş ve ondan daha fazla ödül almıştı. Buna karşılık Leviathan Oscar yarışında ilk dokuza kalmış, Kış Uykusu kalamamıştı. Oscar’ı ise daha küçük bütçeli Polonya yapımı İda almıştı. Bu tercihi Polonya’nın Amerika’nın Doğu Avrupa’daki müttefiki olmasına ve filmin oldukça muhafazakâr önermeler taşıyor olmasına bağlayanlar oldukça fazladır.
1990’da Anadolu’dan bir ailenin İsveç’e göç etmesini anlatan Umuda Yolculuk Oscar yarışında birinci olmuştu. Umuda Yolculuk, Xavier Koller yönetiminde çekilmiş, Türkiye’de yaşayan Maraşlı Alevi bir ailenin yasadışı yollarla hiç bilmedikleri İsviçre’ye girmeye çalışmasını anlatıyordu. Film; İngiltere, İsviçre ve Türkiye’nin ortaklığında yapılmıştı. Senaryosunu Feride Çiçekoğlu’nun yazdığı yapımın başrollerini ise Nur Sürer, Necmettin Çobanoğlu, Emin Sivas, Yaman Okay ve Mathias Gnadinger paylaşmışlardı. İsviçre adına yarışan film, Oscar başarısını bir Anadolu hikâyesiyle Xavier Koller’in kariyerine yazdırmasını sağlamıştı.
Geçen yıl İngiltere’yi Nihat Seven’in çektiği Uzun Yol filmi temsil etti. Bu yıl da Fransa’yı Deniz Gamze Ergüven’in Mustang filmi temsil edecek. Oscar belki de Anadolu kökenli, yurtdışında yaşayan yönetmenler vesilesiyle biraz aracılı bir güzergâhın sonunda bu coğrafyaya ulaşacak.
Oscar, kuşku yok ki politik bir ödül ve sinemanın dışındaki nedenlerle de ödül verilebiliyor. Ancak yine de en prestijli ödüllerden biri olma gerçekliğini de koruyor. Bu açıdan Oscar’ın reddedilemeyen bir cazibesi var.
Türkiye Oscar yarışında istediği başarıyı henüz yakalayamadı. Bu seneki rakipleri de oldukça çetin. Ancak Kaan Müjdeci’nin Sivas’ı yapılabilecek en doğru seçimdi. Üstelik Fransa adına yarışan Mustang filmi de bizden bir hikâye. Coğrafyanın sinemayla bağlarını güçlendiren bu genç yönetmenler hiç kuşku yok ki memleket sinemasının geleceği namına umut veriyorlar.