Erdebil’de Sinema Hareketleri

Kafkas Üniversiteler Birliği’nin Erdebil’de düzenlediği Şah İsmail anısına Uluslararası Kafkasya’ya Genç Bakışlar III Sempozyumu’na “Romanlarda Şah İsmail” isimli bir bildiri yazmam vesilesiyle 4-5-6 Haziran günleri arasında Erdebil’deydim. Bu vesileyle Erdebil’de bulunan sinemacılarla da görüşmek için Erdebilli Ortadoğu uzmanı Arif Keskin ve İstanbul’da yaşayan Erdebilli yönetmen Rıza Siami beylerin aracılığıyla oradaki sinema çevreleriyle de bir araya gelip Türkiye’deki sinema hareketleri üstüne çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Türkiye’de sinemanın geçirdiği evreler, edebiyat-sinema ilişkisi, Nuri Bilge Ceylan sineması, TV dizilerinin sinemaya etkileri, Yılmaz Güney’in sinema yaklaşımı ve İran sinemasının uluslararası başarıları üstünde gayet keyifli bir sohbet oldu.

Erdebil’de Sinema Hareketleri

Erdebil’in İran sineması içinde özel bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Şah İsmail’in bu güzel şehri özellikle kısa filmler için adeta bir üretim merkezi. Birçok ödül alan çok sayıda sinemacı Erdebil’de yetişmiş. Erdebil’de bir sinematek var. Burada haftada üç gün gösterim yapılıyor. Animasyon, kısa film ve uzun metraj filmler düzenli ve ücretsiz olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. Burada her yıl kısa film festivali de yapılıyor. Birinci olan film, öteki şehirlerdeki birinci olan filmlerle tekrar yarıştırılıp o yılın İran’daki en iyi kısa filmi seçiliyor.

Sanat ve Edebiyatın Mütevazı Kesişim Yeri: Erdebil

Erdebil kökenli çok sayıda yönetmen ve oyuncu da İran sineması içinde üretimler yapıyorlar. Uzun süredir İstanbul’da yaşayan Rıza Siami, hem İran’da hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de adeta bir kültür köprüsü gibi; filmler, diziler, belgeseller çeken; film alışverişlerini sağlayan bir isim. Benim oradaki sinema çevreleriyle tanışmamı da kendisi sağladı. Hem Erdebil’de hem de Azerbaycan’da sinema çalışmaları yapan, çok sayıda kısa film çeken Şahram Cavadhani, bünyesinde hem sinema hem tiyatro hem de müzikal çalışmalar olan kurumun müdür yardımcısı Mahdi Hamidi, sinematekteki film gösterimlerini organize ederken, yeni kısa filmler de çekmeyi sürdüren Rahman Rahmani ve yerel üretimleri kurgulayan, kısa filmler çeken ve çok sayıda tiyatro oyunu yazmış olan Gerb Menuçehr Erdebil’de tanıştığım sinema çevrelerinden insanlar. Gerb Menuçehr’nin oyunları Bakü’den Tahran’a kadar pek çok farklı şehirde seyircilerin karşısına çıkmış. Mahdi Hamidi’nin bana hediye ettiği kapsamlı sanat kitabı ve DVD’ler için ne kadar teşekkür etsem az. Yüz yüze görüşemediğim ama çalışmalarını ilgiyle takip ettiğim başka bir yaratıcı isim de Leyla Nevruzi. Şair olan kadın yönetmen, birçok filmde oyuncu olarak da yer aldı. Şu sıra son filmi Tebriz’de, Azeri Türkçesiyle çekilen İsmet isimli belgeselini bitirmekle uğraşıyor. Belgeselde hayvan haklarını savunan, sokaklarda bunu için mücadele eden İsmet isimli, yoksul bir kadının mücadelesini resmetmiş. Tebriz’de yayımlanan Saray isimli derginin sinema bölümünü de hazırlıyor. Bölgenin çok yönlü sanatçılarından biri. Novruzi diyor ki; “Kadının yolunu açan tek şey onun cesareti ve düşüncesidir.”

Erdebil milli kütüphanesinin müdür muavini Cafer Nevhah ile de tanışma fırsatım oldu. Kütüphanedeki bazı İran sineması kaynaklarını benim için araştırıp bazılarının fotokopilerini almama imkân verdi. Kendisinin yazdığı üç tiyatro oyunu var. Aynı zamanda Arapçadan Farsçaya Halil Cibran çevirileri yapıyor. Türkçe orijinalinden Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’yı okumuş. Dünya sineması üstüne de hayli sohbet ettik. Kütüphane beşte kapanan bir devlet dairesi değilmiş, akşam ona kadar açıkmış.

Erdebil küçük bir şehir; 70 milyonluk İran’da, nüfusu 1 milyon civarı. Mütevazı bir Anadolu şehri görünümü var. Ancak bu küçük şehirdeki sanatla ve edebiyatla kurulan ilişki gösteriyor ki hiçbir başarı tesadüf değil. İran sinemasının uluslararası başarılar kazanmasının, kendine has karakteristik özellikleri olan bir sinemanın bu coğrafyada yeşermesinin; yatırımla, çalışmakla, üretimle doğrudan sımsıkı bir ilişkisi var. Şehri gezerken bana mihmandarlık yapan, benden daha fazla Türkiye gündemini, popüler kültürünü bilen, akıcı bir Türkiye Türkçesi konuşan, Türkiye sineması üstüne verdiğim konferansta anlaşılma problemi olmasın diye Azeri Türkçesine simültane çeviri yapan mimar Murtaza Caferi’ye de teşekkür etmeliyim.

iran-filmloverss

Erdebil’de Sinema: Modern Sanat İçindeki Yerel Sesler

Çoşkun akan bir nehir gibi Şah İsmail’in çağrısına uyup Anadolu’dan akın akın bu coğrafyaya gelen Türkmenlerin, Şah İsmail’e gönül veren Şahsevenlerin şehri olan bu coğrafyada, bugün bu coşkun ve mütevazı inancın çocukları, Şah İsmail’in heybetli kişiliğinin, belki de şehrin ortasındaki güzelim türbesinin feyziyle, sanatla kurdukları ilişkiyi çok boyutlu olarak sürdürüyorlar. Sinema gibi modern bir sanatta üretimlerine devam ederlerken derlemeleri, köy ve kasabalardaki hayatın kaydını tutmayı da ihmal etmiyorlar. Benim izleme fırsatı bulduğum yerel kayıtlar; yüzyıllardır varlığını devam ettiren yerel unsurların yaşamları, müzikleri ve ritüellerini yakından tanımamı sağladı. Özellikle Anadolu’da varlıkları hızla azalan âşıklık geleneği Erdebil ve çevresinde yaşamaya devam ediyor.

Nasıl gidileceği, yollar, sınırlar ulaşım vs soruları için; Pir Sultan’ın “Benim aslım Horasan’dan Hoydan’dır.” dediği Hoy yolunda sohbet ettiğim tır şoförlerinin cevabını alıntılamalıyım: “Sınırı geç, elini kaldır. Bizim şoförler seni alır. İstersen Tahran’a kadar gidersin istersen Tebriz’de düşersin.” (Azeri Türkçesinde inmek). Sınırdan sonra taksiler de 20 liraya Tebriz’e kadar götürüyorlar. Fonda da muhtemelen İbrahim Tatlıses çalıyor olur.

Erdebil, Tebriz, Urumiye, Hoy bizim çipli pasaportlarla, tel örgülü sınırlarla ayrı düşeceğimiz coğrafyalar değiller. Önce kafamızdaki sınırları kaldırmalıyız. Kapitalizmle iliklerine kadar kirlenmiş bizler, bu coğrafyadaki samimiyetle, mütevazılıkla, hoş sohbetle insanlığın derin muhasebesini tekrar masaya yatırmalıyız.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İran Sineması

Leyla’nın Kardeşleri: Her Yarışın Kaybedenleri

İran’ın genç ve üretken yönetmeni Saeed Roustayi’nin 2022 yapımı “Leyla’nın Kardeşleri” (Baradaran-e Leila) filmi MUBI kataloğuna eklendi. Büyük ilgi gören film, gözlerin yeniden İran sinemasına dönmesi sağladı. Saeed Roustayi, üçüncü uzun metraj filmi olan “Leyla’nın Kardeşleri”nde kamerasını yoksulluğun ve sınıfsal problemlerin üstünde tutmayı sürdürüyor. Özellikle ilk filmi, 2016 yapımı “Sonsuzluk ve Bir Gün” (Abad va […]

Devamını Oku
İran Sineması

Asghar Farhadi Sineması: Sınıfsal ve Vicdani

Farhadi’nin vicdan muhasebesi ve “herkesin kendine göre geçerli sebepleri var” mottosundan hareket ettiği filmografisinde artık yeni sorular sormaya başlaması gerekiyor. Kendini tekrar eden bir çatışmayla kurulan senaryolarında artık filmler birbirinden farklılaşmıyor. “A Hero” bu halkaya eklenen hem yeni hem de eski bir film görünümünde. Asghar Farhadi’nin son çektiği filmi “A Hero” ile yeniden bir vicdan […]

Devamını Oku
İran Sineması

İran’da Kutsal Savunma Sineması

İran-Irak savaşının İran sineması ve edebiyatı için özel bir yeri var. ‘Kutsal Savunma’ olarak adlandırılan bu alanda İran sinemasının bir kolu olarak çok sayıda üretim yapılıyor. Kutsal Savunma Sineması, İran sinemasının yurtdışı festivallerinde karşımıza çıkan örneklerine benzemiyor. Abbas Kiyarüstemi’nin kırsaldaki sadeliği yansıttığı, Mecid Mecidi’nin çocuk masumiyeti üzerinden manevi duyguları öne çıkardığı ya da Asghar Ferhadi’nin […]

Devamını Oku