‘Bir Rüyanın İnşası: Arnavutluk Sanatında Toplumcu Gerçekçilik’ sergisi, 15 Kasım’a kadar görülebilir. Artan Shabani küratörlüğündeki sergi; dönemin gündelik hayatı, işçi sınıfı, lider portreleri ve genç kuşak eksenli bir sanat üretiminin izlerini sürüyor.
Pera Müzesi’nde 7 Temmuz’da başlayan ‘Bir Rüyanın İnşası: Arnavutluk Sanatında Toplumcu Gerçekçilik’ sergisi, 15 Kasım’a kadar görülebilir. Arnavutluk’un sosyalist döneminde üretilen resim, film ve propaganda afişleriyle dönemin ruhunu yansıtmaya çalışan sergi, 20. yüzyılın kendine has ülkelerinden biri olan Arnavutluk’un sanatla kurduğu ilişkiyi keşfetmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat. Artan Shabani küratörlüğündeki sergi; dönemin gündelik hayatı, işçi sınıfı, lider portreleri ve genç kuşak eksenli bir sanat üretiminin izlerini sürüyor.
Sergiyi gezdikten sonra serginin Türkçe isminde yer alan ‘Toplumcu Gerçekçilik’ ifadesini eleştirmiş, İngilizcedeki gibi ‘Sosyalist Gerçekçilik’ ifadesinin yer alması gerektiğini sosyal medyada yazmıştım. Kısaca belirtmek gerekirse İngilizcesi Socialist Realism olan akımı Türkçeye Toplumcu Gerçekçi olarak çevirince Toplumsal Gerçekçilik akımıyla karışıklık olması muhtemel. Bu yüzden Sosyalist Gerçekçilik ifadesiyle yer alsa daha yerinde olurdu. Sosyalist Gerçekçilik, sosyalist ülkelerde idealize edilmiş bir gerçeklik sunar. İdeal asker, ideal işçi, ideal köylü tipleriyle ortaya konan bir sanat formudur. Toplumsal Gerçekçi akım ise olması gerekeni değil olanı yansıtır. İdealize edilmiş değil realisttir. Zaman içinde Toplumsal Gerçekçilik,Toplumcu Gerçeklik olarak da Türkçede karşılık buldu. Bu çerçevede Arnavutluk sanatını yansıtan resimlerin sergisinin Türkçe ismi Toplumcu Gerçekçilik değil İngilizcesinde yazıldığı gibi Sosyalist Gerçekçilik örnekleri olarak sunmak daha yerinde olurdu. Sağ olsunlar Pera Müzesi yetkilileri cevap verip Toplumsal Gerçeklik ve Toplumcu Gerçeklik ayrımı üstünde durmuşlar. Ancak bu Toplumcu-Toplumsal karışıklığına mahal vermemek için Türkçede kullanılan Sosyalist ifadesiyle bu sanat dalı tanımlansa daha anlaşılır olacağı kanısındayım.
Geçen yıl düzenlenen ‘Mürekkepten: Çin Güncel Sanatından Yorumlamalar’ sergisi kapsamında güncel Çin filmleri de gösterilmişti. Bu dönem sanırım pandemi sürecinden ötürü Arnavut filmleri sadece sergi kapsamında sergilenen afişlerle anılmış. Umarım daha sonra Arnavut filmlerinden oluşan bir film programı da Pera Müzesi sinema salonunda gösterilebilir.
ENVER HOCA ÖNDERLİĞİNDE SOSYALİST DEVLET…
Arnavutluk Sosyalist Dönemi oldukça enteresan bir tarihsel çizgide devam etti. 2. Dünya Savaşı sonrası bağımsızlık mücadelesi veren Arnavut sosyalistleri, Enver Hoca önderliğinde sosyalist eksenli yeni bir devlet kurmayı başarmışlardı. Sovyetler Birliği’yle savaş sonrası dirsek temasını devam ettiren Arnavutluk’un, Stalin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği ile arası açıldı. Enver Hoca henüz iktidara gelmeden önce Emek Partisi yöneticisi olarak Stalin’le görüşmüş, onun görüşlerinden etkilenmişti. Stalin’in ölümü sonrasındaki değişimi eleştirip Sovyetler Birliği’nden rotayı Çin Halk Cumhuriyeti’ne çevirmişti. 1968 yılında Arnavutluk Varşova Paktı’ndan da ayrılmıştı. Çin’le olan yakınlaşma da 1976’da Mao’nun ölümüne kadar sürdü. Arnavutluk, devletlerle değil adeta liderlerle ilişki içindeydi. Enver Hoca Çin’in yeni dönemini de eleştirip onlarla da köprüleri attı. Sosyalist dönem yıkılana kadar artık ekonomik ve kültürel olarak oldukça içe kapanık bir dönem devam edecekti. Tüm dünyada bilinen Arnavut inatçılığına ve gururuna da oldukça uygun olan bu tavır, sosyalizm sonrasında Arnavutluk, Avrupa Birliği eksenli bir politikaya yelken açana kadar devam etti.
Sergide bu dönüşümlerin izlerini görmeyi çok isterdim. Önce Sovyetler Birliği, ardından Çin ve son olarak da dışa kapalı gururlu yalnızlık dönemi. Bu küçük Balkan ülkesinin 50 yıla yakın sanat tarihinden bu dönüşümlerin hepsinin izleri mevcut. Fakat sergide bu yaklaşımı taşıyan bir perspektif güdülmemiş. Bazı önemli olayları anlatan tablolar var ´´Varşova Paktı’ndan Ayrılış ´´gibi ama daha komplike bir dönem izlemini sergiden takip etmek mümkün değil. Ancak yine de bu kapsamda bir sergiyle Arnavutluk sanatının anıldığını hatırlamıyorum. Kadının, çocuğun, işçinin eksen olduğu afişler, kolektif bilinci önemseyen tablolar ve Arnavut toplumunun sosyal hayatını sosyalizmin zihin dünyası içinde yansıtan sanat ürünlerinin neye benzediğini birinci elden görmek için Bir Rüyanın İnşası: Arnavutluk Sanatında Toplumcu Gerçekçilik sergisi bulunmaz bir fırsat. Özellikle sanat ve tasarım öğrencileri, umarım sanat bienallerinde son yıllarda hakim olan bireysel hezeyanlarla oluşturulmuş kafa karışıklığına alternatif olarak daha sade ve farklı bir yaklaşımı resmeden bu sergiyi gezmeye motivasyon bulurlar.