Yaxşı Filmler Diyarı: 2000 Sonrası Azerbaycan Sineması

Geçen hafta başladığım Azerbaycan sineması yazı dizisine bu hafta ikinci ve son bölümle devam edeceğim. Bu hafta özellikle festivallerde karşımıza çıkan, farklı konu ve temalar altında Azerbaycan’ın kültürel ve sosyal bir yansıması olan filmlerden bahsedeceğim.

KARABAĞ SAVAŞI’NIN ESTETİK YANSIMALARI

Karabağ Savaşı’nı yansıtan birçok film çekilmesine rağmen bunların önemli bir kısmının televizyon estetiğinde çalışmalar olarak kaldıklarını söyleyebiliriz. Buna rağmen birkaç savaş temalı ya da savaşın etkilerini filme yansıtan oldukça başarılı filmler de çekildi. Elçin Musaoğlu’nun yönettiği 2014 yapımı “Nabat”, savaşın geride kalan anneler üzerindeki etkilerini evrensel ve oldukça estetik bir sinema diliyle yansıtan başarılı bir yapımdı. Çok sayıda festivalde kendine yer bulmuştu. İran’ın meşhur oyuncusu Fatıma Mutemet Arya, filmde başarılı bir oyunculuk göstermişti. Elxan Cəfərov’un yönettiği 2015 yapımı “Yarımçıq Xatirələr” (Eksik Hatıralar) filmi de hem 2. Dünya Savaşı hem de Karabağ Savaşı’nı bir karakter üzerinden birleştiren başarılı savaş sahnelerini bünyesine taşımış güçlü bir yapımdı. 2. Dünya Savaşı’nda Brest Kalesi savunmasına katılan bir Azerbaycanlı askerin yıllar sonra Karabağ Savaşı’na da katılması sürecini ondan geriye kalan hatıra defterini bulan Rus askerler gözünden sinema yansıtıyordu. Rus askerlerin, kahramanlık madalyası sahibi ve kendi kurşunlarıyla öldürdükleri eski yoldaşları üstünden girdikleri vicdani muhasebe filmin temel omurgasını oluşturuyordu. Hazır yeri gelmişken Brest Kalesi savunması üstüne 2010 Rusya yapımı Alexander Kott’un yönettiği “Brest Kalesi” (Brestskaya Krepost) filmini de 2. Dünya Savaşı filmlerine ilgi duyanlara tavsiye ederim.

Samil Nacafzada’nin yönettiği 2008 yapımı “Kale” filminde de Azerbaycan dağlarındaki ücra bir köyde savaş, kahramanlık ve aşk üzerine tarihsel bir film çekmeye gelen ekibin gerçek bir savaşın ortasına düşmesi, mizahi bir dille resmediliyordu.https://www.youtube.com/embed/AYBQ9TjEeGA

GELENEKSEL VE MASALSI

Bu dönemde kır hayatını resmeden, geleneksel yaşam tarzından hareket eden filmler, Azerbaycan toplumunun kendine has kültür kodlarını yansıtması açısından önemli bir donedir. Sinema giderek şehirleşmekle birlikte geleneksel kültürü yansıtan filmler bu dönemde örneklerini vermeye devam etti. Yavər Rzayev’ın 2011 yapımı “İlahi Mahluk”, kır hayatının zorluğunu ve köhnemiş zihniyetleri bir çoban çocuğunun gözünden, farklı mitolojik göndermelerle ve güçlü bir görsel dille anlatmıştı. Filmde karamsar bir tablo çizen yönetmen, kır hayatını idealize etmez ve kentten kırsala gelen ressam kadın da orada istemediği yaklaşımlara maruz kalıp geri döner. Ilgar Necef’in 2011 yapımı filmi “Buta”, Azerbaycan’ın ücra köylerinden birinin yamacında çekilen masalsı bir yapım. Film, büyükannesiyle yaşayan yetim Buta’ya odaklanıyor. Meraklı ve sempatik bir çocuk olan Buta, günlerini mutlu bir biçimde kırlarda gezerek geçiriyor. Köyün zorba çocukları Buta’yı, bir arkadaşının onurunu korumak zorunda bırakınca o da tepkisini gösteriyor ve yetişkinliğe ilk adımını atıyor. Buta, 2012’de Azerbaycan adına Oscar yarışına katıldı. Asya Oscarları olarak bilinen Asya Pasifik Ödülleri’nde En İyi Çocuk Filmi Ödülü’nü aldı.

KADIN, ERKEK, ERK VE AİLE

Toplum yaşamının değişmeye başlamasından sonra aile ilişkileri, kadın-erkek gerginlikleri, baba-oğul ilişkileri üstüne de oldukça başarılı yapımlar Azerbaycan sinemasında karşımıza çıkar. Kentte geçmemekle birlikte Şamil Aliyev’in kentten uzak bir mekânda yaşamları kesişmiş bir kadın ve erkeğin mistik ve felsefi ilişkisini resmeden “Çölcü” derinlikli bir yapımdı. Uluslararası festivallerde çok sayıda ödül almıştı.

Ilgar Necef’in bol ödüllü 2017 yapımı filmi “Nar Bağı”, Çehov’un “Vişne Bahçesi”nin modern bir uyarlamasıydı. Film, 12 yıl sonra Moskova’dan Azerbaycan’a dönen Kabil’in; karısı Sara, oğlu Celal ve babasıyla tekrar iletişim kurmasıyla yaşananları gözler önüne seriyor. Yabancılaşmanın etkilerine odaklanan yapım, ilk gösterimini 52. Karlovy Vary Film Festivali’nde yapmış ve uluslararası film festivallerinden sayısız ödül almıştı. 7. Uluslararası Malatya Film Festivali’nde kazandığı En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film Ödülü de bunlardan biriydi. Azerbaycan sinemasını yurt dışında temsil eden genç Yönetmen Elmar Imanov da başarılı bir çizgi tutturmuş durumda. Sinema eğitimi için Almanya’ya yerleşen yönetmen orada Azerbaycan Türkçesinde çektiği “The Swing Of The Coffin Maker”, filmiyle Öğrenci Oscar’ı sayılan 39. Öğrenci Akademi Ödülü’nün sahibi oldu. 2019’da ilk uzun metraj filmi “End of Season” filmini de Azerbaycan Türkçesiyle ülkesinde çekti.https://www.youtube.com/embed/Z1fv6FxXsYM

Genç yönetmen Asif Rüstemov’un 2014’te çektiği ve senaryosuyla göz dolduran başarılı bir aile ilişkisi resmeden filmi “Axınla Aşağı” (Down the River) baskıcı bir spor öğretmeni/baba figürü altında kendisini ifade etmeye alan bulamayan, istediği spor dalını dahi seçmesine imkân tanınmayan bir gencin bir anda nehirde kaybolmasıyla ortaya çıkan trajik durum anlatılıyordu.

Sovyet döneminde yetişen, meşhur Rus sinemacı Aleksey German’ın atölyesinde eğitim alan az sayıdaki öğrenciden biri olan Mirbala Selimli, 2016 yapımı “Kırmızı Bahçe” filminde yine bir aile ilişkisi resmeder. Karısının hastalığından dolayı doğum yapması çok riskli olan öğretmen, eşinin evlat edinmek istediği çocuğu kabul etmek istemez. Eşi mecburen doğum yapmak zorunda kaldığında bütün dinamikler değişmek zorunda kalacaktır. Oldukça estetik bir film olan “Kırmızı Bahçe”, güçlü sanat yönetimi içinde; babalık, aile ilişkileri ve soy kavramları üstüne düşünmeye sevk eden bir yapımdı.

GENÇ SİNEMACILAR KULÜBÜ 

Bunların yanı sıra ödüllü yönetmen Elçin Musaoğlu’nun başında olduğu Genç Sinemacılar Kulübü bünyesinde genç sinemacılar hem eğitim alıyor hem de kısa filmler üretiyorlar. Son yıllarda dünyanın farklı yerlerinde ödül alan Azerbaycanlı kısa film yönetmenlerinin büyük kısmı bu kulüp bünyesinde bulunuyor. Burada yetişen genç yönetmenler çok açık ki gelecekte uzun metraj filmleriyle Azerbaycan sinemasını ileriye taşıyacaklar.

AMAN PETROL CANIM PETROL

Son yıllarda petrol gelirlerinin düşmesiyle birlikte sinemaya birkaç yıl önceki gibi bir bütçe ayrılmıyor. Bu durum da devlet destekli bir sinema olan Azerbaycan sinemasını doğrudan etkiledi. Cannes Film Festivali’nde ülke olarak yer almamaya başlaması ve son yıllarda Oscar’a film yollamaması da durumun somut göstergeleri. Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi’nin kültürel destek fonu Eurimages’a henüz katılmamış olması ve ülkede kurumsallaşmış bir uluslararası festivalin oluşturulamaması önemli bir sorun olarak orta yerde duruyor. Üstelik Azerbaycan’a göre oldukça kısıtlı ekonomik imkanlara sahip kavgalı komşusu Ermenistan’ın hem kurumsal bir uluslararası film festivaline sahip olup hem de Eurimages’a üye olması üstüne düşünülmesi gereken bir konu. Ancak yakın zamanda yeni bir oluşuma gidilerek film destekleri için bazı kurullar oluşturuldu.

Azerbaycan; gelişmekte olan, güney komşusu İran ve kadim komşusu Rusya’nın sinemalarından izler taşıyan bir ülke sinemasına sahip. Ülkedeki sinemanın gelişmesi daha çok mali kaynak ayrılmasıyla oldukça ilişkili. Her hâlükârda Azerbaycan sineması estetik fimlerinin sayısını her geçen gün arttıracak bir dinamiği bünyesinde taşıyor.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rus Sineması

‘Yumrukları Gevşetmek’: Kafkaslarda Kadın Olmak 

Kira Kovalenko’nun “Yumrukları Gevşetmek” filmi dijital sinema platformu Mubi’nin arşivine eklendi. 2021’de Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış Bölümü En İyi Film Ödülü’nü alan film, Rusya’yı da Oscar yarışında temsil etti.  Yönetmen Kira Kovalenko, Çerkes kökenli yönetmen Aleksandr Sokurov’un 2010 sonrasında Rusya’ya bağlı Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ndeki üniversitede açtığı yönetmenlik kursuyla sinemaya başlayan yönetmenlerden biri. Bu eğitimle […]

Devamını Oku
Dünya Sinemaları

Arka Bahçede Yeşerenler: Latin Amerika’da Sinema

Bu coğrafyada sinema, halkın sesini duyurduğu platformdur. Olabildiğince toplumsal bir sinema olan Latin sineması, özellikle Küba Devrimi’nden sonra yoğunlaşan gerilla hareketleri ile kendini var etmeye çalıştı. Nikaragua’da Sandinistalar, Meksika’da Zapatistalar, Peru’da Aydınlık Yol gibi hareketlerin toplumsal hayattaki yerleri Latin Amerika sinemasını doğrudan etkiledi. Bolivya’da türlü oyunlarla devlet başkanı Morales yönetimden el çektirilince, haritada yerini göstermekte […]

Devamını Oku
Dünya Sinemaları

Yaxşı Filmler Diyarı: Azerbaycan Sineması Çıtayı Yükseltiyor 

Hilal Baydarov’un yönettiği “In Between Dying” filmi, Venedik Film Festivali’nde ana yarışmaya seçildi. Hem Hilal Baydarov’un Venedik başarısı hem de 2 Ağustos Azerbaycan Kino (Sinema) Günü vesilesiyle 2 bölüme sığdırmaya çalışacağım 2000 sonrası Azerbaycan sinemasından dem vurmak istiyorum.  77. Venedik Film Festivali’nde ana yarışmada Altın Aslan için yarışacak filmler açıklandığında tarihi bir an yaşandı. İlk […]

Devamını Oku