1 Ekim’de kuruluşunun 71’inci yılını kutlayan Çin Halk Cumhuriyeti; sadece teknolojik, askeri ya da ekonomik bir güç değil. Devasa sinema yatırımları ve her geçen gün giderek büyüyen sinema endüstrisiyle de yakın zamanın en önemli aktörlerinden biri.
DEVRİMİN İLK DÖNEMİ: SOVYETLER’İN İZİNDE SİNEMA
Japonya 2’nci Dünya Savaşı sonunda, işgal ettiği Kore ve Çin’den çıkmıştı. Ardında etkileri silinmeyecek barbarca izler bırakarak sonlanan bu işgal döneminden sonra, Kore ikiye bölünmüş, Çin iç savaş sonrasında Mao önderliğinde 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlamıştı.
Devrimden hemen önce 1948 yılında Çin sinema tarihinin en önemli yapımlarından birisi olan Spring In a Small Town izleyiciyle buluştu. 2005 yılında Hong Kong Film Akademisi tarafından Tüm Zamanların En İyi Çin Filmi Ödülü’ne layık görülen Fei Mu’nun filmi, Çin sinemasının yapı taşlarından biri.
Devrimden sonra yeni stüdyolar kurulmuş ve Sovyetler Birliği’yle ortak projeler yapılarak toplumsal gerçekçi filmler ortaya koyulmaya başlanmıştı. Bu dönemde Çinli gençler Sovyetler Birliği’ne sinema eğitimine yollandı. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ile Kültür Devrimi arasında geçen 17 yıllık dönemde 600’den fazla kurmaca film yapıldı. Bu filmlerinde neredeyse hepsi devrim ile ilgiliydi. Pekin Film Akademisi de bu dönemde kuruldu. 1950 sonrasında Çin sinemasında devrimin ruhuna uygun filmler ortaya çıkmaya başladı. Ling Zifeng’ın Anne filmini buna örnek gösterebiliriz. Film sıradan bir işçi olan annenin toplumsal değişim içinde devrimci bir anneye dönüşmesini anlatır. Bu dönemde film çekmeye başlayan en önemli yönetmen Xie Jin’di. Xie’nin yönettiği Kızıl Kadınlar Müfrezesi (The Red Detachment Of Women) dönemin ruhunu yansıtan filmlerden biri. Xie Jin’in çektiği filmler yurt dışında ve yurt içinde çok sayıda ödül aldı. Xie, halihazırda en çok ödül almış Çinli yönetmen sayılır. Xie Jin, bir röportajında “Bir filmin, bir yönetmenin en büyük tutkusunu yansıtması gerektiğine inanıyorum. Çektiğim filmlerin, Çin’e ve insanlığa katkıda bulunmasını arzuluyorum” ifadelerini kullanmış.
KÜLTÜR DEVRİMİ BAŞLIYOR
Zamanla Çin yönetimi, Sovyet yönetimiyle köprüleri attı. Onun ideolojik yaklaşımlarının sinemada kullanılmasına da engel oldu. Toplumsal gerçekçilik artık Çin sinemasında yer almayacaktı. Bu dönemde Mao’nun tiyatrocu eşi Chian Chin’in sanat ortamındaki ağırlığı da artmaya başlamıştı. Bu etkiden Çin sineması büyük darbe aldı. Köklü bir tarihi olan Çin tiyatrosu sinema sanatının yerini aldı. Yönetmen kurgusu desteklenmedi. Sinema, tiyatroları filme alan ve belgeseller gösteren bir yapıya dönüştürüldü. 1966’ya kadar süren bu döneme Kültür Devrimi ismi verilmişti. Bu dönemde önemli Çinli yönetmenler devrim düşmanı ilan edilerek ya cezaevlerine gönderildi ya da kamplara yollandı. 1949-1966 arasındaki 17 yılda Çin sinemasında milli şarkı ve dansların filme uyarlanmasıyla ortaya çıkan sanat filmleri ağır basıyordu. 17 yıl içerinde toplam 120’den fazla film çekildi. Bu filmlerden yaklaşık 20’si sahne sanatlarıyla ilgili belgesel ve diğer bütün filmler, geleneksel opera gösterilerinin sinema uyarlamalarıydı.
70 SONRASI BEŞİNCİ KUŞAK YÖNETMENLER DÖNEMİ
70’li yıllar Çin’in değişim dönemleriydi. İlk dönem kadrolar, artık son dönemlerini yaşamaya başlamıştı. Kamplara yollanan yönetmenler de geri dönüyorlardı. Kapatılan Pekin Sinema Okulu da 1976 yılında yeniden açılmıştı. Pekin Sinema Okulu’nda yetişenlerin mezun olmalarının ardından Çin sineması için yeni dönemin ayak sesleri duyulmaya başlıyordu. Bu dönem sinemada aktif olan yönetmenlere genel olarak “beşinci kuşak” yönetmenler adı verildi. Bunlardan bazıları Zhang Yimou, Tian Zhuangzhuang, Chen Kaige ve Zhang Junzhao gibi ilerleyen dönemlerde Çin sinemasını uluslararası arenaya taşıyacak oldukça önemli yönetmenler oldular. Kültür Devrimi sonrasının ilk mezunları olan bu ekip, eski yönetmenlere göre geleneksel yöntemlerden ziyade daha yenilikçi bir sinema diline sahipti. Sarı Topraklar (Yellow Earth) adlı film, Çin’in beşinci kuşak yönetmenlerinin ortaya çıkmasını müjdeleyen film olarak görülür. Filmin yönetmenliğini Chen Kaige, kameramanlığını Zhang Yimou, sanat yönetmenliğini He Qun üstlendi. Bu üç sinemacı, daha sonra Çin’in beşinci kuşak yönetmenlerinin en önemlileri olarak anılacaklardı. Film müziğinin bestecisi Zhao Jiping de, Çin sinemasının en önemli film müzisyenidir. Film ulusal ve uluslararası arenada çok sayıda ödül aldı.
90 SONRASI ALTINCI KUŞAK YÖNETMENLER
90’larla beraber büyük şehirlerde video çekimi yapan şehirli gençler ortaya çıkmaya başlamıştı. Üniversitelerde peş peşe sinema bölümü açmasıyla ve dijital teknolojinin hızla gelişmesiyle de film yapımı tekniği gün geçtikçe basitleşti. Çin sinemasında bu akıma “altıncı kuşak” ismi verildi. Şehir hayatını, metropolleri, modernleşme çabasını, Batılılaşmayı filme alan bu gençler, yeni bir dönemin habercisi oldular. Zhang Yuan’ın 1990 yapımı Anne (Ma Ma) filmi Edinburgh Uluslararası Film Yorumcuları Derneği’nden ödül aldı. Wang Xiaoshuai’nin 2001 yapımı Pekin Bisikleti (Beijing Bicycle) Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nın sahibi oldu. Jiang Wen’in Güneşli Günler (In the Heat of the Sun) 1994 yılında Venedik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. Film Time gazetesi tarafından 1994 yılında dünyanın en iyi 10 filminden biri seçildi. Genel olarak şehir hayatını insan merkezli bir biçimde, bazen el kameralarıyla çeken bu yönetmenler sayesinde Çin’in şehir hayatı gün yüzüne çıkıyordu. Batılılar, gençlerin bu filmleriyle Çin’in büyük şehirlerinde yaşanan hayatları keşfetmeye başladılar.
2000 SONRASI ÇİN SİNEMASI
2011 yılında Çin sinema piyasası büyümeye başladı. 2011 gişe geliri 180 milyon dolar oldu. Çin Devlet Radyo, Film ve Televizyon Müdürlüğü tarafından yayımlanan sinema sektörüyle ilgili verilere göre, yılda 180 film vizyona girdi. 2000 sonrasında çok sayıda Çin filmi uluslararası festivallerde boy gösterdi. 58’inci Berlin Film Festivali’nde, Wang Xiaoshuai’nin yönettiği Biz Aşka İnanırız (In Love We Trust) ve 61’inci Cannes Film Festivali’nde, Jia Zhangke’nin yönettiği 24 Kent (24 City), Altın Palmiye Ödülü için yarıştı. 30’uncu Moskova Uluslararası Film Festivali’nde, Li Xin tarafından yönetilen Karşı Kıyıdaki Savaş (War on the Other Bank), festivalin ana yarışma bölümüne seçildi. Pusan Film Festivali’nde, Li Hongqi’nin yönettiği Altın Hafta (Golden Week) ve Zhao Ye’nin yönettiği Zhalainoer filmleri gösterildi. 21’inci Tokyo Film Festivali’nde Feng Xiaoning’in Şiddetli Tayfun (Super Typhoon) Altın Kylin Ödülü’ne aday gösterildi. 39’uncu Hindistan Goa Film Festivali’nde, Diao Yinan’ın yönettiği Gece Treni (Night Train) ve Zhang Chi’nin yönettiği Menfez (The Shaft), En İyi Film Ödülü Altın Tavus Kuşu için yarıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen 5’inci Dubai Uluslararası Film Festivali’nde, Zhang Yuan’ın yönettiği Dada’nın Dansı (Dada’s Dance) ve He Jianjun tarafından yönetilen Tekne Ev (House Boat), yarışma bölümüne katıldı.
ÇİN AFRİKA’YA AÇILIYOR
Çin 2000 sonrasında Afrika kıtasına, katlanarak artan rakamlarda yatırım yapmaya başladı. Artık günümüzde Afrika kıtasındaki ülkeler için Çin vazgeçilmez bir öneme sahip. Afrika’da faaliyet yürüten 10 bin civarı Çinli firma olduğu biliniyor. Bu ekonomik ilişki zaman içinde sinemaya da yansımaya başladı. 2017’den itibaren Cape Town’da Çin-Afrika Film Festivali düzenlenmeye başlandı. Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek. 2018’de Afrika’da çekilen ilk Çin filmi Coi Yan’ın yönettiği When Africa Meets You da geçen yıl gösterime girdi. 2017 yapımı, Çin’in en çok izlenen filmi olan Wolf Warriors 2 filmi de Afrika’da geçen, Çinli bir ekibi darbe olan bir Afrika ülkesinden kurtarmaya giden bir ordu birliğinin başarılı operasyonunu anlatır.
ORTAK YAPIMLAR ARTIYOR
Çin sinemasının son yıllardaki gelişimini arttıran en önemli unsurlardan biri uluslararası projeler. Son birkaç yılda çok sayıda ortak yapım filmler vizyona girmeye başladı. 2016’da resmi verilere göre 35 ortak yapım proje yapılmış. Bu filmlerin 10’u ABD ortaklığında yapılan projeler. Ortak yapımlarda yönetmen Çinli ya da yurt dışından gelen bir isim olabiliyor. Çin sinemasının en önemli yönetmeni olan Zhang Yimou’un 2016 yapımı Çin Seddi, ABD yapımcıları ve oyuncularıyla çalıştığı uluslararası bir projeydi. Ortak projeler çerçevesinde Batılı yönetmenler de Çin sineması içinde sayılabilecek filmler çekmeye başladılar. Fransız yönetmen Jean Jacques Annaud’nun 2015’te çektiği Kurt Totemi filmini bu duruma örnek gösterebiliriz. Çin’de, Çince çekilen filmin ekibinde yedi Fransız var. Film, Çinli yazar Jiang Rong’un en çok satan kitaplardan biri olan 2004 basımı Kurt Totemi romanının sinema uyarlaması.
ÇİN SİNEMASI TÜRKİYE’DE
Son yıllarda Çin sinemasının seçkin örneklerini Türkiye’de daha fazla görmeye başladık. Festivallerde geçmişe oranla daha fazla Çinli yönetmen konuk olurken, ödül alan Çin filmleri sayısı da artıyor. 48’inci ve 53’üncü Antalya Film Festivali’nde Çin sinemasına özel bölümler ayrılmış ve ses getiren Çin filmleri beş yıl arayla gösterilmişti. 2017’de 54’üncü Uluslararası Antalya Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü Çin filmi Melekler Beyaz Giyer kazanmıştı. Aynı yıl 7’nci Malatya Uluslararası Film Festivali’nde de En İyi Uluslararası Kısa Film Ödülü’nü Annemle Geçen Bir Yaz filmiyle Çinli genç yönetmen Diana Lu almıştı. Aynı yıl 20’nci Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali Çin’e Bak, Dünyayı Gör adlı bir bölüm hazırlamış ve günümüz Çin sinemasından 10 yeni filmi göstermişti. Bu yıl Pera Müzesi de Mürekkepten isimli sergisi kapsamında son dönemin seçkin Çin filmlerinden altı tanesini gösterdi. 23-29 Eylül arasında yapılan 26’ncı Adana Altın Koza Film Festivali’nde bu yıl Yaşam Boyu Başarı Ödülü Çin sinemasının usta yönetmeni Xie Fei’ye verdi. Çin sineması Türkiye’de de çeperini genişletiyor.
EJDERHA UYANDI
Son dönemin Çin sinemasına baktığımızda Çin siyasetinin geçirdiği evrimlerin etkisiyle ticari başarılar kazanan, pek çok festivalde gösterilen filmlerin yapıldığını görüyoruz. Resmi verilere göre 2018’de Çin’de 900’den fazla film yapıldı. Aynı yıl ülkedeki salon sayısı 60 binden fazla hale getirildi. 2018’de gişe geliri 60 milyar yuanı geçti. Vizyonda en çok izlenen dört film de yerli filmlerden oluştu. Uluslararası festivalde gösterilen, ödül alan Çin merkezli filmler de her geçen gün artıyor. 2018 yapımı Sheng Qiu’nin Suburban Birds filmi Locarno Film Festivali’nde yarışmıştı. 64’üncü Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü Çinli yönetmen Diao Yinan’ın Kara Kömür, İnce Buz‘u kazanmıştı. 2019 yapımı yeni filmi Güney İstasyonunda Randevu, bu yıl Cannes Film Festivali’nde ana yarışmadaydı. Şu sıra Filmekimi’nde gösterilecek. Lou Ye’nin 2019 yapımı filmi Tehlikeli Oyun, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışmıştı. O da Filmekimi’nde şu sıra gösterilecek. Çin, sadece ekonomik ve teknolojik olarak değil sanatla kurduğu ilişki ve bu ilişkiyi kendi perspektifinden dünyaya sunma noktasında da dengeleri değiştirecek hamleler yapmaya devam edeceğe benziyor.