Teneke Trampet uyarlaması: Büyümeyen Oskar’ın isyanı

2015’te ölen Alman yazar Günter Grass, en bilindik eseri Teneke Trampet’i 1959’da yayımlamıştı. Roman 1979’ta Alman yönetmen Volker Schlöndorff tarafından aynı isimle sinemaya uyarlanmıştı. Film hem Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye hem de En İyi Yabancı Film dalında Almanya’nın kazandığı ilk Oscar ödülünün sahibi olmuştu. Çoğunlukla politik dönüşümleri resmeden edebiyat eserlerini sinemaya uyarlayan yönetmen Volker Schlöndorff, 1979’da sinemasının zirve filmini ortaya koymuştu.

Volker Schlöndorff’un başyapıtı Teneke Trampet

Film 1920’li yıllarda Almanların, Polonyalılar ve diğer azınlıklarla birlikte uyum içinde yaşadıkları Danzig ‘de geçer. Ailesi, Oskar üç yaşına bastığı doğum gününde ona teneke bir trampet hediye eder. Oskar yeni oyuncağı trampetiyle evin bodrumuna gidip önemli bir karar verir. Artık büyümeyecektir.  Büyüklerin yozlaşmış, sevimsiz dünyalarına girmek istemiyordur. Büyümek yerine trampetiyle kendisine yanlış gelen her olaya isyan etmek yeni merakı olur.

Alman tarihinin 2. Dünya Savaşı sonuna kadarki döneminin fonunda yaşanan bütün dönüşümleri büyümeyi reddeden Oskar’ın gözünden yansıtan film, unutulmaz sahnelerle etkileyici bir yapımdı.

İçinde bulunduğu orta sınıf aile yaşantısına dâhil olmak istemeyen Oskar, büyümese de hayat dönüşmeye başlamıştır. Artık radyodan yükselen keyifli melodiler değil kahramanlık marşlarıdır. Sokaklar gamalı haçlı resmigeçitlerden yürünmez olmuştur. Almanlar yeni bir kahraman meraklarını kısa boylu, hırslı, sinirli bir adamda gidermek isterler. Oskar’ın ailesi de artık dönüşüyordur. Duvarlarındaki Beethoven resmini indirip yerine Hitler’in tablosunu asmayı uygun bulurlar. Ama Oskar aynı fikirde değildir. Şehirdeki büyük Nazi etkinliğine gidip oturakların altından onların marşlarının ritmini bozmayı kendine görev bilir. Oskar’ın kahraman mitine, disipline, farklılıkları yok eden çoğunluktan olmaya ihtiyacı yoktur.

Annesi günah çıkarmaya gittiğinde de kilisedeki heykellerden birinin boynuna trampetini takıp çalmaya başlar. Belli ki kurtuluşun dine sığınmakta olduğuna da inanmıyordur.

Oskar’ın boynundan trampetini almak istediklerinde büyümeyen Oskar yeni bir özelliğini daha keşfeder. İncecik sesi etraftaki bütün camları kırmaya yetecek kadar güçlüdür.  İsyanın sesli hali trampetine vurmaksa, fiziksel hali de etraftaki bütün pencereleri, vazoları,  cam olan hemen her şeyi tuzla buz etmesidir.

Yönetmen Teneke Trampet’le Günter Grass’ın edebiyatta yaptığı faşizm dönemiyle yüzleşmeyi sinemaya etkileyici bir oyunculukla adapte ederken, Alman toplumunun savaş dönemi takındığı tavrın eleştirisini vermekten kaçınmıyor. Faşizmin sıradan insanları nasıl da birer makineye çevirmesini gözler önüne seriyor.

Grass: “Bu kitaplar o dönemlerdeki hislerimin ve düşüncelerimin birer sonucu.”

Günter Grass verdiği bir röportajda bu romanı yazmanın hayatının belli bir döneminde yapabileceği bir iş olduğu belirtir:

“Teneke Trampet ya da From the Diary of a Snail gibi kitapları ancak hayatımın belirli bir döneminde yazabilirim. Bu kitaplar o dönemlerdeki hislerimin ve düşüncelerimin birer sonucu. Eminim ki şu an Teneke Trampeti, Köpek Yılları ya da From the Diary of a Snail’ı tekrar yazmaya kalksam katlederim hepsini.

Grass: “İyi bir film olduğunu düşünüyorum.”

Filmden yıllar sonra filmi değerlendirirken de şu ifadeleri kullanır:

Kitabın edebi formunu korumamış olsa da Schlöndorff ortaya iyi bir film çıkardı. Bu gerekliydi belki de; çünkü hikâyesini, sürekli bir zaman diliminden diğerine atlayarak anlatan Oskar’ın bakış açısından ortaya çok karmaşık bir film çıkabilirdi. Schlöndorff çok basit bir şey yaptı. Hikayeyi yalnızca bir çizgide anlatmış. Schlöndorff’un film versiyonunda kullanmadığı kısımlar da var tabii ki. Onların bazıların özlüyorum. Bir de filmin hiç beğenmediğim yönleri de var. Katolik kilisesinde geçen kısa sahneler oturmamış çünkü Schlödorff’ün Katolik mezhebi hakkında bilgisi yok. Kendisi Protestan bir Alman ve filmdeki Katolik kilisesi de içinde bir günah çıkartma hücresi barındıran bir Protestan kilisesi. Ama bu yalnızca küçük bir detay. Bütününe bakınca, Oskar’ı oynayan genç oğlanın da yardımıyla, iyi bir film olduğunu düşünüyorum.”

Filmin yaptığı sarsıcı etki, uzun yıllar sonra da devam etti. Sözgelimi 1997’de “özgürlükler ülkesi”  Amerika’nın Oklahoma eyaletinde, Hristiyan bir topluluğun propagandasıyla bölge mahkemesi filmin pornografik olduğu iddiasıyla filmin tüm kopyalarının dolaşımdan çıkarılması kararını aldı. Yetkililer işi abartıp ev ev dolaşarak kiralanmış videoları bile topladılar. İnternetteki bilgilere göre bölge savcısı üzerinde veya evinde filmin kopyasını bulunduranların tutuklanacağını ilan etmiş. Daha sonra federal mahkemeler bu kararların anayasaya aykırı olduğu kararına vermiş. El konan videolar iade edilmiş. 2001 yılına gelindiğinde Oklahoma’da filmin satışı tekrar legal hale gelmiş.

Görünen o ki Küçük Oskar’ın teneke trampetinin isyanı her kurulu düzende sarsıcı etkiler yapacak kadar güçlü olmayı sürdürüyor.

Alıntılar:

The Paris Review, The Art of Fiction No 124, Röp: Elizabeth Gaffney, Sayı 119, Yaz, 1991.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Alman Sineması

Hollywood’un Tutunamayan Almanları: 2000 Sonrası Gidenler

Savaş sonrasının neredeyse bütün önemli Alman yönetmenlerinin adeta güçlü bir süpürge gibi kendine çeken Hollywood, neredeyse hiçbirinin yerel özelliğini korumasına, politik kimliğini yansıtmasına imkân vermeden onları sıradan, isimsiz yönetmenlere dönüştürüyor. Alman yönetmenlerinin Amerika macerası ticari olanla estetik olanın yumuşak geçişli bir yolculuğunda gelinen noktanın hiç de hayal edildiği gibi olmadığını yansıtması namına oldukça ibretlik. Hollywood´un […]

Devamını Oku
Diziler Edebiyat Uyarlamaları

Hamlet Büyükada’ya Gelirse

Gain’in yöneticileri cesaretli olup da “Hamlet” gibi saygın projelere devam ederlerse pazar paylarını ve saygınlıklarını arttıracaklarına şüphe yok. Ancak önce kendi afişlerini sansürleyerek; eskiyen, son kozlarını oynayan bir zihniyete teslim olarak mı, yoksa yeni gelen özgürlük ruhuna dahil olarak mı toplum karşısına çıkacaklarına karar vermeleri gerekiyor. Kaan Müjdeci’nin yazıp yönettiği “Hamlet” dizisi, dijitalde yayın yapan […]

Devamını Oku
Edebiyat Uyarlamaları Film Kritikleri

Romandan Filme ‘Satranç’ Uyarlamaları

Hem Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ romanını okumak hem de 1960 yapımı ve 2021 yapımı filmleri birlikte izlemek uyarlama kavramının benzer ve farklı taraflarını görmek adına meraklıları için keyifli bir entelektüel uğraş vaat ediyor. Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ romanından uyarlanan, Philipp Stölzl’ın yönettiği aynı isimli film, Netflix platformunda yayınlandı. “Satranç”, 2021’de festivallerde karşımıza çıkmış ardından sinemaya girmişti. Kaçıranlar […]

Devamını Oku