Ay Büyürken Uyuyamam: Bir Kitaptan Üç Film

Türk Edebiyatı,Necati Cumalı,Ay Büyürken Uyuyamam,Film,Uyarlama,kitap uyarlaması,Taşra,

Çekilemeyen romanlar yazımda Türk edebiyatının oldukça görsel ve etkili üç romanının nasıl olup da sinemaya taşınamaması anlatmıştım. Memleketin sinema ve edebiyat ilişkisi bazen böyle uzlaşmaz yollara sapsa da bazen de aynı öykü kitabından üç film çıkaracak kadar girift bir halde seyrediyor. İlk baskısı 1969’da yapılan Necati Cumalı’nın Ay Büyürken Uyuyamam isimli öykü kitabı tek başına 3 filme kaynaklık etti.

Şairliğiyle tanınan Necati Cumalı, esasen romandan öyküye, gezi yazısından tiyatro oyunlarına kadar edebiyatın neredeyse bütün türlerinden eserler verdi. 2001 yılında öldüğünde arkasında zengin bir külliyat bıraktı. Bu yönüyle Cumalı, sinema için de oldukça zengin bir beslenme kaynağı olarak görüldü. Boş Beşik (1952), Tütün Zamanı (1959), Susuz Yaz (1963), Boş Beşik (1969), Susuz Yaz (1973),  Derya Gülü (1973), Dilâ Hanım (1977) , Derya Gülü (1979) , Mine (1982), Tutku (1984), Dul Bir Kadın (1985), Adı Vasfiye (1985), Uzun Bir Gece (1986), Ay Büyürken Uyuyamam (2011) Cumalı’nın eserlerinden yapılan filmler.

Taşrada Baskılanmış Kadının Feryadı

Anadolu kırsalında kasaba ortamında baskılanmış kadınların kendilerini var etme mücadelelerine odaklanan, içeriğindeki zengin kadın odaklı, eril olmayan cinsel anlatımlı öykülerin toplamı olan Ay Büyürken Uyuyamam’dan Adı Vasfiye (1985), Uzun Bir Gece (1986) ve Ay Büyürken Uyuyamam (2011) filmleri çekilmişti.

Öyküler Toplamı Zengin Bir Film: Adı Vasfiye

Ay Büyürken Uyuyamamdaki  beş öykünün Barış Pirhasan tarafından özgün bir senaryo haline getirilmesiyle oluşan Adı Vasfiye, Atıf Yılmaz’ın 1980 sonrasında başladığı kadınların yaşamlarını öncelediği filmlerinden en etkileyici olanlarından biriydi. Adı Vasfiye’de Barış Pirhasan; Vasfiye, İğneci, Çizme Delil Sayılmaz, Dertli ve Gözleri Çakır isimli öyküleri oldukça başarılı bir biçimde birbirlerine eklemleyerek özgün bir senaryo ortaya çıkarmıştı. Yeni eseri için konu sıkıntısı çeken bir yazar, bir pavyon şarkıcısının sokaktaki afişine bakarken, yanına gelen birinin afişteki kadından bahsetmeye başlamasıyla filmdeki girift öykülerin anlatımı başlıyordu. Vasfiye’nin hayatına giren erkeklerin sırayla kendi Vasfiye’lerini anlattıkları postmodern bir uyarlama olan Adı Vasfiye’de, Necati Cumalı’nın Ay Büyürken Uyuyamam’daki kadının taşra hayatındaki kıstırılmışlığı, cinsel arayışları, kadınlara uygulanan baskılar, sömürüler sinema diliyle yeniden inşa edilmişti. Filmde Vasfiye’yi anlatanlar hep erkeklerdir. Bu da kadının yok sayılması ve kendi adına konuşma hakkı tanınmamasının da metaforik bir gönderme sayılabilir.

Uzun Gecenin Sabahı

1986 yapımı Uzun Bir Gece, kitaptaki aynı isimli öykünün uyarlamasıydı. Süreyya Duru’nun yönettiği filmin senaryosunu Macit Koper yazmıştı. Genç yaşında hayran olduğu adam yerine kendinde yaşça büyük bir esnafla evlendirilen kadının evden kaçıp ergenlik döneminde hayran olduğu adamla buluşmasının gecesi ve sabahının anlatıldığı filmde; kasabanın baskıcı ve bir o kadar da çıkarcı yaklaşımı resmedilir. Çifti evlerinde konuk eden kasabalı ev sahibi, kadını kocasına ihbar etmekle tehdit ederek odalarına girmeye çalışır. Yanındaki hayran olduğu adam da ona yeteri kadar yardım eder görünmeyince kasabada sığındıkları evden kaçan kadın geceyi sokakta bir başına geçirir. Kocası sabah kasabaya geldiğinde karşılıklı muhasebelerini izleriz. Öykü ve filmin aralarında belirgin farklılıklar söz konusu değildir. Film de öykünün geçtiği coğrafyada çekilmiştir. Filmdeki diyalogların hemen hepsi de öyküde geçen diyaloglardan oluşur. Yegâne fark sonundadır. Öyküde kadının kocası karısını alıp İzmir’e evlerine götürürken, filmde bu son değiştirilmiştir. Filmde genç kadın bir başına kalır. Kocası ona hakaret etmemiş olsa da onu eski yaşamlarına da kabul etmez.

 Necati Cumalı’nın kadın sorununu merkeze taşıdığı, kadınların istedikleri erkelerle bir hayat kuramamış olmalarının, bastırılmış duygularıyla hareket etmelerinin yansıttığı öyküsündeki tematik yaklaşım filmde de belirgindir. Kadın kocasını aldatmış olmanın getirdiği toplumsal red ve genel ahlak kavramına aykırı hareket etmiş olmasına karşın olumsuz bir karakter olarak gösterilmez. Aşkın sesini dinleyen bir kadın olarak resmedilir. Öyküde ve filmde olumsuz karakter kadının hayran olduğu sevdiğidir. Genç kadının ona olan hayranlığından faydalanır. Ama onun zor durumda kalmasıyla yüzleşmez.

Dağınık bir Kolaj

Şerif Gören’in 2011 yapımı son filmi Ay Büyürken Uyuyamam da aynı isimli öykü kitabındaki öykülerden yapılış bir kolajdı. Melek iki genç kızı ve kocası ile Ege’nin bir taşra kasabasında tatlıcı dükkânı işletmektedir. Kasabadaki erkeklerin hemen hepsinin gözü Melek’in üzerindedir. Kasabanın belde başkanı da Melek’in peşinde olanlardan biridir. Melek’in kocası daha önce hapis yatmış ve hapisten eşcinsel olarak çıkmıştır. Belde başkanının kurduğu tuzakla tatlıcı dükkânında bir erkekle basılır. Melek kocasını kovar. Artık belde başkanı için daha kolay bir avdır. Yetişkin kızlarının biri nişanlı, birinin de çevresinde ilgi gösteren erkekler vardır. Belde başkanı Melek’i elde etmek için türlü oyunlar çevirir. Bu oyunlardan biri de gerici bir ayaklanma çıkarmaktır. Çıkan kargaşada ölenler olur. Melek kızlarını da yanına alarak, İzmir otobüsüne binip kasabayı terk eder.

Türk sinemasının ödüllü, saygın yönetmenlerinden biri olan Şerif Gören’in 18 yıl sonra çektiği  film olan Ay Büyürken Uyuyamam’da oldukça dağınık bir anlatım söz konusu. Necati Cumalı’nın öykü kitabındaki kimi zaman olayları, kimi zaman da karakterleri bir araya getiren yönetmen, hem ortak bir dil tutturamamış, hem de inandırıcılık problemi yaratmış.

Sinema temel unsurları; kurgu, sahne devamlılığı, karakter bütünlüğü gibi unsurlar filmde eksik kalmış. Hemen hepsi televizyon dizilerinde oynayan oyunculardan oluşturduğu kadronun da etkisiyle, televizyon dizisi estetiğinde bir çalışma ortaya çıkmış. Sahne tasarımlarında özensizlik sıklıkla göze çarpıyor. Adeta bir tiyatro sahnesi havasında oluşturulmuş dekorlar söz konusu.

Filmde; eşcinsel ilişki, gençlerin aşkı, cinselliğini yaşayamamış bir kadının yaşadığı tatminsizlik, küçük yerlerde yaşanan taşra sıkıntısı ve baskısı, kadına olan toplumsal hegemonya, yobazlık, siyaset-ticaret ilişkisi gibi birden fazla tema bir arada sunulmuş. Bu tematik enflasyon filmi boğmuş, geçişleri hızlandırmış ve derinlikli bir anlatım oluşmasını engellemiş. Necati Cumalı’nın eserlerinden yapılan en yüzeysel uyarlamanın Şerif Gören’in yönetmenliğini yaptığı Ay Büyürken Uyuyamam filmi olduğunu söylemek mümkün.

Postmodern bir zenginlikten dağınık bir kolaja kadar farklı zamanlarda üç farklı uyarlama filme kaynaklık eden Ay Büyürken Uyuyamam, 1969’dan beri sürekli yeni baskıları yapılan, edebiyatın az sayıdaki erkek tarafından yazılıp da kadın cinselliğini eril olmayan bir yaklaşımla yansıtan oldukça başarılı bir öykü kitabı. İçeriğinin zenginliği ve görselliği sinemacılar cazibe unsuru olarak görülmüşe benziyor.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türk Sineması

Sinemada Atatürk: Kutsalın Dayanılmaz Ağırlığı

Disney +’ın Cumhuriyet’in 100. yılı için yaptırdığı Atatürk dizisini platform bünyesinde yayımlamaktan vazgeçip sinema ve televizyon yayını olarak vereceğini duyurmasından sonra ortaya çıkan durum aslında 100 yıldır tekrar eden bir Atatürk filminin yapılamama hikayesinin devamı. Atatürk’ün hayatı henüz yaşadığı dönemden başlayarak sinemaya çekilmeye çalışılsa da bir türlü istenilen sonuç ortaya çıkmadı. Ulusal sinemamızın tabu konularından […]

Devamını Oku
Türk Sineması

‘Güz Sancısından ‘Kulüp’e: Sinemada 6-7 Eylül Olayları

Üzerinden 67 yıl geçen bu kara günleri ısrarla yok sayarak, görmezden gelerek yıllarımızı geçirdik. Son derece trajik insan hikâyelerinin olduğu bu konuyla ilgili çekilen 2 dizideki birer bölümün yanında 1 tane de filmimiz var. Tomris Giritlioğlu’nun “Güz Sancısı” filmi. 67 yılın özeti, çekilen iki dizide birer bölüm, bir de sinema filmi… Netflix’te yayımlanan “Kulüp” dizisi, […]

Devamını Oku
Türk Sineması

Sarraf Salomon’dan Sokak Kızı Kirpi’ye: Sinemamızın Yahudileri 

Ulusal sinemada Yahudiler, adeta yokmuşçasına birkaç karikatür tiplemenin ötesine geçemediler. Geniş toplum kesimleri için bilinmezliklerini korudular. “Kulüp” dizisinde bir anda karşımızda beliren İstanbul fonundaki Yahudi cemaatinin bireyleri, yaşam pratikleri ve kültürleri biraz da bu bilinmezlikten ötürü büyük ilgi gördü. Sinemamız titiz bir yaklaşımla dilini ve konu çeperini zenginleştirdikçe “Kulüp” gibi yenilikler içeren dizilerin gördüğü ilgiyi […]

Devamını Oku