Parlak ışıkların, pahalı stüdyo yapımlarının yanında, sıradan insanlara odaklanan yapımların da seslerini duymaya başladığımız Oscar yarışında bu yıl “The Power of the Dog” ve “Drive My Car”’ın başarılı olacağını düşünüyorum.
Oscar Ödülleri’nin aday listeleri açıklandı. 27 Mart’ta 94’üncü kez verilecek olan Oscar Ödülleri’nde bu yıl hem beklenen sonuçlar hem de sürpriz adaylıklar olduğu görülüyor.
‘THE POWER OF THE DOG’ ZİRVEDE
Jane Campion’un yönettiği “The Power of the Dog”, 23 kategorinin 12’sinde adaylık alarak en çok aday olan yapım oldu. Roman uyarlaması olan bu western dramında usta işi bir sinema yaklaşımı izleyicilerini bekliyor. Hem biçim hem de içerik olarak “The Power of the Dog” övgüyü hak eden bir yapım. Sıradan bir aksiyona yaslanmayan, insani davranışları öne çıkaran filmin Oscar yarışında ipi önde göğüsleyeceği şimdiden belli oldu.
Denis Villeneuve’nin yönettiği “Dune” uyarlaması ise 10 adaylıkla en çok aday olan ikinci film oldu. Ne var ki “Dune”un yönetmeni Denis Villeneuve’yi En İyi Yönetmen adayları listesinde göremiyoruz. Film, En İyi Film kategorisinde adayken yönetmenlik dalında aday değil. “Dune”u 7’şer adaylıkla “West Side Story” ile “Belfast” takip etti. “Belfast” filminde İrlandalı yönetmen Kenneth Branagh, Belfast’de geçen çocukluğundan hareketle bir dönem fotoğrafı çekiyor. Filmde, 1960’ların politik ortamında Katolik ve Protestan İrlandalıların gergin ve çatışmalı ortamını bir çocuğun gözünden izleriz. Renksiz çekilen “Belfast”, hem görüntü yaklaşımı hem de oluşturduğu atmosferle başarılı bir dönem filmi.
BİR JAPON HARİKASI: DRIVE MY CAR
Japon yazar Murakami’nin aynı isimli öyküsünden yönetmen Ryûsuke Hamaguchi’nin uyarladığı “Drive My Car” filmi, Uluslararası En İyi Film kategorisinin yanında En İyi Yönetmen, En İyi Film ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında da adaylık kazanarak son yıllarda giderek artan Uluslararası Film kategorisinde yer alan filmlerin ana kategorilerdeki başarılarına bir yenisini daha eklemiş oldu. Daha önce Alfonso Cuarón’un yönettiği “Roma” ve Bong Joon-ho’nun yönettiği “Parazit” filmleri de yapancı film kategorisinde yer alıp ana kategorilerde sarsıcı etkiler yapmışlardı.
OSCAR’IN KAYBEDENİ RIDLEY SCOTT
Ridley Scott’ın yönettiği “House of Gucci”, Oscar kategorilerinin sadece bir dalında aday oldu. Maurizio Gucci cinayetine odaklanan yapım, Gucci‘nin eski eşi Patrizia Reggiani’yi Lady Gaga’nın oynamasıyla adından sıkça söz ettirmişti. Filmin daha fazla adaylık alması bekleniyordu. Ridley Scott’ın 2021’de yönettiği bir başka film olan “The Last Duel” filminin ise hiçbir kategoride aday gösterilmemesi benim için en büyük şok oldu. Zira Ridley Scott, Orta Çağ’da geçen hikâyede Akira Kurosawa’nın “Raşomon” filmini hatırlatan kurgusuyla ve dönemin atmosferini yansıtmadaki tutarlılığıyla görmezden gelinemeyecek bir başarı çizgisi oluşturmuştu.
Daha önce iki kez Oscar’ın sahibi olan Asghar Farhadi, bu yıl “A Hero” filmiyle Uluslararası En İyi Film kategorisinde yer alamadı. “Drive My Car” karşısında şansının çok güçlü olmayacağını düşünsem de adaylık listesinde yer alabileceğini düşünmüştüm. Bu tercih de benim için şaşırtıcı oldu.
En İyi Film kategorisinin adaylarından “Don’t Look Up” filminin başrol oyuncuları Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence’ın ise oyunculuk kategorilerinde aday gösterilmemesi bu yılın başka bir sürprizi oldu.
YAPIMCILAR GÖZÜNDEN OSCAR: DİJİTAL PLATFORMLAR ETKİSİNİ ARTTIRIYOR
Oscar adaylarına yapımcılar çerçevesinden bakarsak, son yıllarda giderek artan Netflix etkisinin sürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. En İyi Film kategorisinde yarışan on filmden ikisi olan “Don’t Look Up” ve “The Power of the Dog”, Netflix yapımı filmler. Aday gösterilen diğer Netflix filmleri “Tick, Tick … Boom!”, animasyon komedisi “The Mitchells vs. the Machines”. Ayrıca kısa film kategorilerinde de Netflix yapımı aday filmler var. Platformun bu yıl toplamda 27 adaylığı var.
Geleneksel yapım şirketleri de Oscar adaylıklarında önemini korumayı sürdürüyorlar. Warner Bros, “Dune” ve “King Richard” filmleriyle 16 adaylığın sahibi oldu. Walt Disney, “West Side Story” ve “Nightmare Alley” filmleriyle Oscar yarışının güçlü aktörü olmayı korumaya çalışıyor. Toplamda Disney ve yan kuruluşları, 7’si “West Side Story” filmi olmak üzere toplamda 23 adaylık elde etti. MGM, Paul Thomas Anderson’ın “Licorice Pizza” filmiyle 3 olmak üzere 8 adaylık kazandı. Focus Features’in “Belfast” filmi 7 adaylık kazandı.
Dijital platformlar arasında pazar payını arttırmaya çalışan Apple TV+, “CODA” filmiyle ilk defa bu yıl En İyi Film kategorisinde yer alan yapım şirketi oldu. Apple’ın “CODA” ve Joel Coen’in yönettiği “The Tragedy of Macbeth” filmleriyle toplam 6 adaylığı var. Amazon Prime’da gösterilen filmler de 4 adaylık aldı.
GİŞE BAŞARISI ‘DUNE’DA
En İyi Film kategorisine aday olan filmlerin bu yıl önemli bir gişe başarısı yakaladıklarını söyleyemeyiz. Bazıları çok kısıtlı bir gösterim çizgisi izledi. Sadece Denis Villeneuve’nin yönettiği “Dune“ filmi 108 milyon doları ABD içinde olmak üzere küresel çapta toplamda yaklaşık 400 milyon dolar gişe hasılatı elde ederek bu kategoride yer alan filmler arasında en başarılı vizyon filmi oldu.
Oscar, son yıllarda seçicilerinin çeşitlendirilmesiyle birlikte artık daha yenilikçi, daha çoğulcu tercihlerde bulunulan bir ödüle dönüştü. İnsani özellikleri önemseyen, İngilizce dışındaki dillerde çekilen filmler de artık Oscar yarışının güçlü alternatifleri haline geldiler. Parlak ışıkların, pahalı stüdyo yapımlarının yanında, sıradan insanlara odaklanan yapımların da seslerini duymaya başladığımız Oscar yarışında bu yıl “The Power of the Dog” ve “Drive My Car”’ın başarılı olacağını düşünüyorum.