Kültür Devrimi’nin Estetik Kadrajı: Zhang Yimou

Oryantalizmin tuzağına düşmeden ülkenin dönüşümünü kimi zaman küçük hikayelerle kimi zaman da imparatorluk çağından epik görsellerle sunan Zhang Yimou, Çin coğrafyasını estetik bir kadraj içinde keşfetmek isteyenler için bulunmaz bir nimet…

Çin sinemasının en tanınmış ve üretken yönetmeni Zhang Yimou’nun 2020 yapımı filmi “Bir Saniye” Mubi arşivine eklendi. Türkiye’de vizyona girme imkânı bulamayan film, Filmekimi’nde gösterilmişti. Zhang Yimou, motivasyonunu Çin’in zengin geçmişinden alan, işlediği hikayeleri unutulmaz bir sinematografi içinde sunan, özgün bir yönetmen. Üç yıl tarlada, yedi yıl ise fabrikada çalıştıktan sonra 27 yaşında sosyal koşullarını dönüştürmek için üniversiteye başlayan yönetmen, 1982’de mezun olduktan sonra 1987 yılında Mo Yang’ın aynı isimli romanından ‘Kızıl Darı Tarlaları’ filmini çekerek yönetmenliğe başlamıştı. Filmde, Çin’in Japon işgali döneminde kırsalda yaşayan bir ailenin başından geçenler anlatılıyordu. Böylece sürekli filmografisini besleyeceği edebiyat uyarlamalarına ve Çin tarihine ilk girişini de yapmıştı.

Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kazanan filmden sonra Zhang Yimou artık uluslararası çevrelerde de bilinen bir isim olmuştu. 1966’dan 1976’ya kadar süren Kültür Devrimi sonrasında yeniden başlayan sinema eğitimiyle yetişenleri tanımlamak için kullanılan Beşinci Kuşak yönetmenlerden biri olan Zhang Yimou görüntü yönetmeni olarak da çok sayıda filmde çalışmıştı. Bu özelliğini sonraki filmlerindeki unutulmaz sinematografide görmek mümkün.

KARİYERİNİ KANIYLA BAŞLATAN YÖNETMEN

Zhang Yimo’yu eşsiz yapan özelliklerden biri de ilk kamerasını alma hikayesidir. Filme konu olacak kadar çarpıcı bu anekdottan etkilenmemek elde değil. “O zamanlar pek param yoktu, her ay sadece 5 yen kenara koyabiliyordum. Fakat bir kamera 188 yendi ve bu benim için çok paraydı. Bir kamera almak için en az 2-3 yıl çalışmalıydım. Bir yıl para biriktirdim ama olacak gibi gözükmüyordu. O sıralar para karşılığında kan bağışında bulunabiliyordunuz ve ben de öyle yaptım. 1974 yılının kasım ya da aralık ayıydı, hâlâ hatırlarım. Kanımı satıp yeni bir kamera aldım. Çekim yapmaya böyle başladım. Bu durumun sinema endüstrisiyle kurduğum ilk ilişki olduğunu söyleyebilirim.”

EDEBİYATLA CİSİMLEŞEN SİNEMA

Zhang Yimou’nun filmografisinde edebiyat önemli bir yer tutuyor. Çin edebiyatının önemli yazarlarının eserlerini beyazperdeye taşıyan yönetmen, Nobel Ödüllü Mo Yang, Çin dışında en çok tanınan yazarlardan, benim de çok sevdiğim Yu Hua ve Geling Yan’ın Japon İşgali ve özellikle Kültür Devrimi’nden hareketle yazdıkları romanları güçlü filmlere dönüştürdü. Geling Yan’ın romanlarından ‘Kötülük Çiçekleri’, ‘Yuvaya Dönüş’ ve Mubi’de gösterilen ‘Bir Saniye’ filmlerini uyarlayan yönetmenin ‘Yuvaya Dönüş’ uyarlaması büyük toplumsal dönüşümlerin küçük insan hikayelerine etkisi namına çarpıcı bir örnekti.

YUVAYA DÖNÜŞ: SEVGİ EMEK İSTER

Filmde Kültür Devrimi’nde tutsak edilen bir akademisyenin yıllar sonra eve döndüğünde eşinin kendisini tanımaması üzerine yaşananlara odaklanıyor. Kadının eşini tanımamasının nedeni tutsak kocasının birkaç yıl önce kaçıp yanına geldiğinde onunla kaçmak için sözleştikleri tren garında devlet görevlilerince tekrar yakalanmasının yarattığı travmadır. Kültür Devrimi sonlanıp da akademisyen Lu evine döndüğünde acı gerçekle karşılaşır. Yılların yorgunu bir tutsak olarak hasretle beklediği, yolladığı mektuplarla aşkını diri tuttuğu karısı onu tanımıyordur.

Karl Marx, üretimin ve emeğin nadideliğini kutsarken, “Sevgi emektir” der Sevda; kazanılan, uğruna ter dökülen, soğuk ve sıcağın beyhudeleştiği bir duygu yoğunluğuysa evet, sevgi emekle müsemma. Kendini hatırlatmak için uzun uğraşlar verdikten sonra eski tutsak Lu da keşfeder bunu. Kendisine bu uğurda düşen, karısı Feng’in aşkını yeniden kazanmaktır. Sevdasınınsa tek rakibi de karısının umuttan inada dönen bir aşkla beklediği geçmişteki kendisidir.

Bir Saniye filminden.


BİR SANİYE: FİLM KARESİNDE KAYBOLMAK

2020 yapımı ‘Bir Saniye’ filminde ise bu kez Kültür Devrimi’nde tutsak edilen genç adam, kızının bir tanıtım filmi karesinde göründüğünü öğrenip o filme ulaşmak için kamptan kaçıp yollara düşer. Filmlerden önce gösterilen haber filmlerinin birinde görünen kızı için makaraları çalma planları yaparken film bobinlerini bulduğunda filmlere meraklı başka biri daha olduğunu öğrenecektir. 1974’te Çin’ın kırsalında geçen hikâyede Zhang Yimou’nun imzasına dönüşmüş etkileyici bir görsel anlatımla çöllerden kasabalara uzanan hikâye görürüz. Özellikle sinema salonunda film gösterim sahneleri oldukça etkileyici bir tablo sunuyor. Kızının olduğu film karesine ulaşmak için mücadele veren adamı izlerken dönemin Çin kırsalındaki film kültürünü de izleriz. Makaradan dağılan filmlerin temizlendiği sahneler İtalyan sinema klasiği ‘Cinema Paradiso’yu hatırlatacak kadar nadide.

KÜLTÜR DEVRİMİ’NİN YÖNETMENİ

“Çin Kültür Devrimi’nin on yılında 16-26 yaş aralığındaydım ve birçok kaotik durumlara ve trajik olaylara tanıklık ettim. İnsan hayatının ve toplumun acizliğini görmek bana bir şekilde yararlı oldu. Bu durum işlerime, düşünce biçimime hatta olaylarla başa çıkma tarzıma dahi sirayet etti.” İfadeleriyle Kültür Devrimi’nin üstündeki etkilerini özetler Zhang Yimou. Filmlerinin ana beslenme kaynağı olarak Çin coğrafyasında yaşanan toplumsal dönüşümler, politik olaylar ve bu olayların sıradan insanların hayatlarına yansımaları olarak sıralanabilir.

Özellikle Kültür Devrimi ve Japon işgali Zhang Yimou’nun en önemli motivasyonunu oluşturuyor. Oryantalizmin tuzağına düşmeden ülkenin dönüşümünü kimi zaman küçük hikayelerle kimi zaman da imparatorluk çağından epik görsellerle sunan Zhang Yimou, Çin coğrafyasını estetik bir kadraj içinde keşfetmek isteyenler için bulunmaz bir nimet.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uzakdoğu Sineması

Park Chan-Wook’un ‘Ayrılma Kararı’: Suçlunun Cazibesi

“Ayrılma Kararı”, hıza alışmış izleyici için süresi ve hikâyenin çok boyutlu yapısı kolay hazmedilmeyen bir derinlik sunmakla birlikte, sabırlı ve keşfetmeyi seven bir izleyici için oldukça keyifli bir sinema deneyimi vaat ediyor. Güney Kore sinemasının en meşhur yönetmenlerinden biri olan Park Chan-wook’un 2022 yapımı son filmi “Ayrılma Kararı”, 9 Aralık itibariyle MUBI platformunda gösterilmeye başladı. […]

Devamını Oku
Yönetmenler

Christian Petzold Sineması: ‘Kişisel Olan Politiktir’ 

Christian Petzold’un filmlerinin izini sürenler modern Almanya’nın içinde politik ve kültürel bir yolculuğa çıkabilir. Özellikle Berlin’in mimarisi, sokakları, kırsalı, ormanları Christian Petzold’un sinemasında bizi bekleyen hikâyeye odaklı bir görselliğin kilometre taşlarını oluşturuyorlar. Umarım biz de ülkenin tarihi dönüşümünü ve insan hikâyelerini estetize bir filmografiye dönüştüren yerli bir yönetmen yetiştirebiliriz.  Kasım ayından başlayarak MUBI Türkiye, kataloğuna […]

Devamını Oku
Yönetmenler

Sinemanın Sosyoloğu: Yavuz Turgul

Yavuz Turgul’un hem senaryosunu yazdığı hem de yönetmenlik yaptığı filmler bütünlüklü olarak incelendiğinde, ülkenin toplumsal dinamiklerinin temel dayanağı olan köyden kente göçün yarattığı travmatik hali ve bu travmanın İstanbul’a etkilerini görebiliriz. Filmlerin oluşturduğu bu görsel sosyoloji dersi, kişisel hikâyelerle fazlaca hemhal olan yeni yönetmenler için de yeniden keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl […]

Devamını Oku