Yunan Film Günleri kapsamında 60’ların başından 80’lerin sonuna uzanan bir zaman diliminden seçilmiş 17 film, birçoğu yenilenmiş kopyasıyla Türkiye’de ilk kez ve ücretsiz olarak Yunan Film Merkezi’nin organizasyonuyla Pera Müzesi’nde gösterildi.
Farklı ülkelerin filmlerini merak edenler için nasyonal film günleri çok değerli toplu gösterimlerdir. Türkiye’de ne yazık ki sürekli olarak ülkelerin toplu gösterimlerini bulmak çok kolay değil. Avrupa ülkelerinden İtalya, bir gelenek olarak 10 yılı aşkın süredir İtalyan Film Günleri etkinlikleri düzenliyor. Almanya da Goethe Enstitüsü aracılığıyla İstanbul Film Festivali ve Ankara Film Festivali çatısı altında ‘Alman Filmleri Türkiye’de etkinliğiyle Alman filmlerinin Türkiye’de gösterim bulmasını sağlıyor. Bu yıl festival sonrasında Kadıköy Sinematek’te de Alman filmlerinin toplu gösterimi yapıldı. Asya’dan ise Japonya’nın belli bir istikrarla sürdürdüğü farklı şehirlerde düzenlenen Japon Film Günleri etkinliği ve İran konsolosluğunun pandemi arasından sonra 2 yıldır düzenli yapmaya çalıştığı İran Film Günleri organizasyonları var. Ülkedeki çoğu konsoloslukların kültür ataşelikleri kendi ülkelerinin sinema üretimlerini düzenli olarak Türkiye’deki sinemaseverlere sunmayı amaç edinmiyorlar. Anlaşılan o ki uluslararası ilişkilerde Amerikalı uzman Joseph S. Nye’nin soft power (yumuşak güç) diye tanımladığı olgu, büyük devletler dışında hâlâ çok yaygın bir karşılık bulmuş değil.
İstanbul Modern Müzesi’nin düzenli olmayan bir periyotta Çin, Polonya, Rusya ve Nordik ülkelerinden film seçkileri yayınladığı olmuştu. Pera Müzesi’nde de son 10 yıl içinde Arnavutluk, Singapur, Bosna Hersek, Arjantin, Kore ve Azerbaycan filmlerinin toplu gösterimleri yapılmıştı. Ancak bu gösterimlerin çoğu, dönemsel sergilerin bir parçası olarak sadece bir kez gerçekleşti.
Ülke sinemalarının gösterim çerçevesi bu şekildeyken, 7-12 Haziran arasında ilk defa yapılan Yunan Film Günleri oldukça önemli bir yerde duruyor. Vizyonda Amerika filmlerinin dışında birkaç ülkeden sadece birer ikişer filmin kendine yer bulabildiğini düşünecek olursak, sinema perdesinde komşu ülkenin nitelikli filmlerini toplu halde izlemenin önemli daha da belirginleşiyor.
60’LARDAN 80’LERE 17 YENİLENMİŞ FİLM
Yunan Film Günleri kapsamında 60’ların başından 80’lerin sonuna uzanan bir zaman diliminden seçilmiş 17 film, birçoğu yenilenmiş kopyasıyla Türkiye’de ilk kez ve ücretsiz olarak Yunan Film Merkezi’nin organizasyonuyla Pera Müzesi’nde gösterildi. Film günleri vesilesiyle Yunanistan’ın geçirdiği politik, kültürel ve sosyal dönüşümlerin izini süren yapımlar izlenebilir. 2. Dünya Savaşı’ndaki Alman işgali, daha sonra ironik biçimde gerçekleşen Almanya’ya işçi olarak gitmenin ülkede yarattığı dönüşüm, askeri darbeyle oluşan 1967-1974 Yunanistan Askerî Cuntası’nın yarattığı tahribat filmlerde karşımıza çıkıyor. Filmlerden önce Atina Üniversitesi’nin Film/TV Çalışmaları bölümünden akademisyen Afroditi Nikolaidou’nun filmlerle ilgili açıklayıcı ön bilgileri oldukça faydalı bir farkındalık oluşturuyor. Nikolaidou, filmin Yunanistan sinemasındaki önemi, çekildiği dönemde gördüğü tepkiler ve yönetmeni hakkında bilgiler veriyor. Gösterim tarihleri boyunca film afişlerinden oluşan bir sergi de görülebilir.
THEO ANGELOPOULOS’UN İLK FİLMİ TATBİKAT
Yunan Film Günleri’nin açılışı Theo Angelopoulos’un 1970 yapımı ilk filmi “Anaparastasi” (Tatbikat) filmiyle yapıldı. Bir yönetmenin gelişimini görmek için ilk filmini izlemek oldukça önemli. Angelopoulos’un da ilk filmini görünce sinemasında yaşadığı inanılmaz dönüşüme hayran olmamak elde değil. Film, döneminin ruhunu, insan hikâyelerini, yaşam kültürünü göstermesi namına çok değerli bir çalışma. Ancak filmin jeneriğinde yönetmenin ismi yazmasa bir Angelopoulos filmi olduğunu söyleyemeyiz. Ne geniş açılarda bir panorama var, ne de şiirsel planlar. Daha çok sert bir gerçekçilik hâkim filme. Almanya’ya işçi olarak giden kocasını köye geri döndüğünde, köydeki sevgilisiyle birlikte öldüren kadının cinayet tatbikatını geri dönüşlerle veren film, dönemin politik ve kültürel zeminine dair sert ve gerçekçi bir tablo sunuyor.
Angelopoulos’un filmleriyle adeta bütünleşmiş olan besteci Eleni Karaindru’nun müziklerini ise bu filmde duyamayız. Angelopoulos bu dönüşüm süreci için şu ifadeyi kullanır: ”Önceleri her türlü fon müziğini reddederek başladım. Sadece doğal kaynaklardan gelen müziği kabul ettim. Anaparastasi’deki halk şarkısı, fon müziği değil o filmlerdeki taşların ve yüzlerin uzantısıydı. Kitera’ya Yolculuk’ta yaklaşımımı değiştirdim ve o zamandan bu zamana bütün filmlerimde Eleni Karaindru ile çalıştım.”
Angelopoulos’un dışında Nikos Koundouros’un Berlin’den En İyi Yönetmen Ödülü almış avangart başyapıtı “Young Aphrodites” (Genç Afroditler) (1963), Costa-Gavras’ın altmışların sonlarında uluslararası bir sansasyon yaratmış politik klasiği “Z” (Ölümsüz Z), Michael Cacoyannis’in Euripides’in meşhur tragedyasını Katharine Hepburn, Geneviève Bujold, Vanessa Redgrave ve Irene Papas gibi yıldız oyuncularla perdeye taşıyan epiği “Trojan Women” (Troyalı Kadınlar) (1971) gibi ses getirmiş yapımlar Yunan Film Günleri’nin çatısı altında bulunuyor.
YUNAN SİNEMASI KENDİNİ ANLATIYOR
Film günleri kapsamında, Yunan Sineması Kendini Anlatıyor isimli bir panel de gerçekleştirildi. Yunanistan’da film üretiminin durumu ve endüstrinin yapısının yanı sıra, film üretimini teşvik etmek ve etkinleştirmek için uygulanan ulusal politikaların konuşulduğu panelde, Hellas Film Direktörü Athena Kalkopoulou, yapımcı Antigoni Rota, Atina Üniversitesi’nin Film/TV Çalışmaları bölümünden akademisyen Afroditi Nikolaidou birer konuşma yaptılar. Panel sayesinde Yunanistan’da, Anavatan Seni Görüyorum-Motherland I See You projesi kapsamında 20. yüzyılın 40 önemli filminin restore edildiğini öğrenmiş olduk.
Film destekleri için 133 filme 6 milyon euro destek verilmiş. Yunanistan’da film çekmek isteyenler yeni çıkarılan bir yasayla harcamalarının yüzde 40’ını geri alabilme haklarına sahiplermiş. Yılda ortalama 10 uzun metraj filmin çekildiğini ve bir o kadar da uluslararası ortaklı filme Yunanistan’ın dahil olduğunu öğrenmiş olduk. Sinema salonlarında da yabancı filmlerin tahakkümüne karşı Yunanistan filmlerini dağıtan dağıtım şirketlerine teşvikler veriliyormuş. En çok izlenen filmin 1 milyon izlendiği ülkede arthouse filmler 10 bin ile 30 bin arası bir izlenme oranına sahip olabiliyormuş.
KÜRESEL DÜNYADA AYNILAŞAN FARKLILIKLAR
Toplumların ortaklıklarını, zenginliklerini kültürel kodlarını anlamanın belki de en ekonomik yolu o ülkenin sanatsal üretimlerini takip etmekten geçiyor. Küreselleşmenin olanca hızıyla ‘çok merkezlilik’ diye yola çıkıp tüm dünyayı tek merkezin pazarı haline getirdiği günümüzde, iç içe geçmiş en yakın komşu toplumların en azından sanat zemininde daha fazla birbirinden haberdar olması için ilki yapılan Yunan Film Günleri’nin ısrar ve istikrarla sürmesi oldukça elzem bir çalışma olacak.
- Oylum Rıza, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Seyyah Kitap, 2016, İstanbul, S.45