Hem Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ romanını okumak hem de 1960 yapımı ve 2021 yapımı filmleri birlikte izlemek uyarlama kavramının benzer ve farklı taraflarını görmek adına meraklıları için keyifli bir entelektüel uğraş vaat ediyor.
Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ romanından uyarlanan, Philipp Stölzl’ın yönettiği aynı isimli film, Netflix platformunda yayınlandı. “Satranç”, 2021’de festivallerde karşımıza çıkmış ardından sinemaya girmişti. Kaçıranlar için dijital platformda çoğu sıradan yapımın arasında öne çıkan bir alternatif sayılabilir.
SATRANÇ POPÜLER KÜLTÜRDE
Netflix’in 2020 yapımı “The Queen’s Gambit” dizisinden sonra popüler kültürde satranç oyununun etki alanının arttığını söyleyebiliriz. Walter Tevis’in 1983 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan dizi, kurgu bir kadın satranç şampiyonunun zorlu yaşamını Soğuk Savaş’ın dünyaya egemen olduğu zaman aralığı fonunda anlatıyordu. Aynı yılın başında yine Netflix’te yayınlanan Polonya yapımı “The Coldest Game” de Soğuk Savaş döneminde yaşanan bir casusluk hikâyesini, Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki yapılan satranç müsabakası üzerinden anlatıyordu. Böylece son iki yıl içinde satranç oyunu, Netflix üzerinden geniş kitlelerin ilgi odağına girmiş oldu.
DÜNYA DİLLERİNDE SATRANÇ
Satrancın dünya dillerinde isimlendirmesi de meraklısı için oldukça ilginç bir harita veriyor. Türkiye Türkçesi’nde bu oyun ilk çıktığı topraklardaki gibi “satranç” olarak kullanılıyor. Ancak çoğu dilde “Şah” ve “Şah Mat” olarak yerleşmiş. İlk oynayan milletlerin dilleri olan Farsça, Hintçe ve Arapça’da “satranç” karşılığı seslerle kullanılıyorken daha sonra yayıldığı Rusya ve Avrupa ülkeleri dillerinde “Şah” ve “Şah Mat” ismiyle tanınıyor. Azerbaycan Türkçesi ve öteki Türk devletlerinde Rusçanın etkisiyle “Şah Mat” olarak biliniyor.
GO MU SATRANÇ MI?
Satranç oyununa odaklan en önemli ve en bilindik eser Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ eseri. Kitap, 1942’de Buenos Aires’te çıkan 250 kopyadan günümüze kadar milyonlarca baskı yaptı. Kitabın satrancın yaygınlaşmasında önemli bir etkisi var. Ama oyunu satrançtan yana kullanmayan yazarlar da oldu. Gizemli yazar Trevanian unutulmaz romanı ‘Şibumi’deki suikastçı baş karakteri Nicholai hel, satranç değil Go oyunu meraklısıdır. Japonların sofistike oyunu Go ile satranç oyununu karşılaştırılırken Trevanian, baş karakteri Nicholai hel marifetiyle satranç sevenler için oldukça acımasızdır:
“Filozoflar ve savaşçılar için Go ne ise, muhasebeciler ve tüccarlar için de satranç o bence”.
Go’yu satranca yakın bulan bir Amerikalı askere karşı da romanda Nicholai hel’in cevabıyla Trevanian satranç severlere karşı ikinci hançerini de saplar:
“Go ile Batı satrancının farkı, felsefeyle muhasebe defteri tutmanın farkı gibidir. “
Popüler kültür, henüz Go oyununu kanatları altına alamadı. Go’nun marjinalliği bir süre daha süreceğe benziyor; satranç oyunu ise filmlerde, dizilerde ve popülerleşen romanlarda fon olmayı sürdürecek gibi.
15 YIL SONRA TEKRAR ‘SATRANÇ’I OKUMAK
Nazi iktidarının eserlerini yaktığı Zweig, Alman Nazizminin tutsaklarından biri olmadan Avrupa’dan ayrılmış olsa da faşizmin dünya üzerinden bu denli güçlü bir alternatife dönüşmesini zihninden soyutlayamamıştı. 1942’de savaştan çok uzaktaki intiharında kişisel değil toplumsal nedenler ön plandaydı. En popüler romanı, o öldüğü yıl yayımlandı. Filmle karşılaştırmak için tekrar okuduğumda Zweig’ın atmosfer ve insan tasvirlerinin gücünü yeniden hissettim. İlk okumamın üzerinden 15 yıl geçmiş. Öğrenciliğimde Beyoğlu’nda kitapevlerinde çalışıyordum. Akşam 21.00’den sonra ortam sakinleşince bir seferde bitirilen kısa metinler okurduk. Ayakta, sırtımızı kitap raflarından oluşan bir köşeye yaslayarak yaptığımız bu pek de konforlu olamayan kitap okuma seanslarımızda heybetli kitaplar seçemezdik. Mark Twain’in ‘Adem ile Havva’nın Güncesi’, Kafka’nın ‘Dönüşüm’, Richard Bach’ın ‘Martı’, George Orwell’ın ‘Hayvan Çifliği’ kitabevlerinde çalışırken ayakta bitirdiğim kitaplardandı.
Kitabevlerinden behis açmışken; 2000’lerin ilk yarısı Beyoğlu’nda çok sayıda kitabevinin olduğu son dönemdi. Hepsi birer birer kapandı. Bugünlerde Pandora Kitapevi kapanacağını duyurdu. 26 yıldır İstiklal Caddesi üzerinde Kürtçe kitaplar satan Medya Kitabevi de kira zamlarından kapanmanın eşiğinde olduğunu duyurdu. 2016’da Beyoğlu’nun kapanan kitabevlerini yazmıştım. 6 yıl sonra yeni kayıplarla Beyoğlu’nun kitabevleri üstüne yeni bir daha tur atma vakti geldi anlaşılan.
SATRANÇ ROMANI ÜSTÜNE
New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde geçen hikâyede bir gazetecinin dilinden gemiye binen köyünde keşfedilip satranç şampiyonunu olan ancak şehrin nezaket kurallarından uzak paragöz ve sadece hayal kuramadan satranç tahtası önünde oynayabilen şampiyon Mirko Czentovic ile Dr. B’nin müsabakası anlatılır. Mirko Czentovic, tesadüfen satranç mahareti keşfedilen sadece paraya odaklı nezaketsiz ve cehaletini konuşmayarak fark ettirmemeye çalışan bir köylü, Dr. B. ise geçmişte Avusturya kraliyetinin doktorluğunu yapan bir aileden gelen aristokrat kökenli Viyanalı bir avukattır. Gestapo tutsaklığında bir otel odasına kapatılmışken, sorgulama öncesi tesadüfen bulduğu bir satranç kitabıyla bu oyunla ilgili maharetlerini teorik olarak arttıran ama pratik yapmaya imkân bulamamış bir zihin oyuncudur. Bu kitap Dr. B.’yi bir süre can sıkıntısından korusa da sayfalar tükenip de artık tek başına zihninden oyunlar kurmaya başladığında Dr. B. sonu şizofreniye çıkma potansiyeli taşıyan engebeli bir yola girmiş olur. Bu soyut ve somut oyuncuların müsabakası gemide seyahat edenler için oldukça heyecanlı bir seyirlik oluşturur. Stefan Zweig’ın roman için fazla kısa, öykü için fazla uzun olan bu unutulmaz anlatısında hem gestapo tutsaklığının psikolojisi hem de gemideki atmosfer oldukça etkileyici bir üslupla anlatılıyordu.
SATRANÇ UYARLAMALARI
‘Satranç’ romanı 1942’deki ilk baskısından sonra Alman yönetmen Gerd Oswald tarafından “Brainwashed” ismiyle 1960’da uyarlanmıştı. Çekoslovakya sineması da ‘Satranç’ romanından ilham alan filmler çekti. “Šach mat” (1963) ve “The Royal Game” (1980) Çekoslovakya merkezli ‘Satranç’ uyarlamalarıydı.
1960 UYARLAMASI: DIŞAVURUMCU GÖRSELLİĞİYLE SATRANÇ
Gerd Oswald’ın uyarlaması, romanla aynı sıralamaya sahip bir anlatımla geminin kalkışını haber veren zille başlayan ve benzer bir kurguyu takip eden bir film. Ancak gemi Avrupa’dan Amerika’ya gidiyordur. Romandaki diyalogları da filmde görebiliriz. Alman Dışavurumculuğu’ndan izler taşıyan bu uyarlamada ışık ve gölgelerin kullanımı, eğik açılar 1920’lerin dışavurumcu yaklaşımının somut karşılıklarıydı. Romana sadık bir uyarlama olan yapımda en önemli fark, sorgulayan ve sorgulanan arasına koyulan bir kadın gerginliğiydi. Kadın, filmde sorgulayan Alman subayı Bergen’le yakınlığını bırakıp, sorgulanan von Basil’le yakınlık kurar. Satranç şampiyonu ise romanda sarışın olduğu yazılıyken filmde esmer, bıyıklı adeta bir Ortadoğulu imajı verir. 1960’ta çekilen bu uyarlamanın, özellikle dışavurumcu öğeler taşımasıyla zamanın ötesine geçerek günümüzde de keyifle izlenebilecek bir film olduğunu belirtmekte fayda var.
2021 UYARLAMASI: ÖZGÜN VE PARLAK BİR SATRANÇ
Almanyalı yönetmen Philipp Stölzl’ın yönettiği yeni ‘Satranç’ uyarlamasında görüntü yönetmenliği, dekorlar, kostümler oldukça göz alıcı. Hem geniş planlardaki dış çekimlerde hem de iç mekân çekimlerinde incelikli işçilik kendini gösteriyor. Set ve kostüm tasarımı eğitimi alan yönetmen, anlaşılan eğitiminin nimetlerini yönetmenliğe geçtiğinde de kullanmayı sürdürüyor. Kariyerine uzun süre klip yönetmeni olarak devam eden Philipp Stölzl’ın parlak bir set kullanmaktaki başarısı tesadüf değil. Ancak “Satranç” filmini parlak bir klibe benzetmek haksızlık olur. Başarılı ışıklar, yerinde kullanılan ve görselliğin önüne geçmeyen müzikleriyle ana hikâyeyi bastırmayan mizansen unsurları filmin başarısını arttırıyor.
Yönetmen hikâyeyi, 1938 yılı Nazi Almanya’sı tarafından işgal edilen Avusturya’da varlıklı noter Josef Bartok’un yönettiği banka hesap bilgilerinden ötürü tutuklanıp baskı görmesi üzerinden oluşturmuş. Lüks bir bir otel odasına kapatılan Josef Bartok, kitapta olduğu gibi akıl sağlığını yitirmek üzereyken tesadüfen elde ettiği bir satranç kitabıyla hayata tutunmaya başlayacaktır. Türlü psikolojik tahribatları sırtlayıp tutsaklıktan kurtulduktan sonra ise, New York’a giden gemide dünya satranç şampiyonuyla karşı karşıya gelip tek seferlik bir müsabakaya katılır.
Philipp Stölzl’ın “Satranç” uyarlaması, romandan farklılaşmış özgün bir uyarlama. Eski monarşistlerin mülklerini ve banka hesaplarını kontrol eden bir noter olarak karşımıza çıkan Josef Bartok, tutsaklığından kalan şizofreniyle artık sürekli yanında eşinin olduğunu düşünür haldedir. Gemi de romandaki gibi New York’tan Buenos Aires’e değil, Avrupa’dan New York’a gidiyordur. İlk uyarlamada Nazi bayrakları ve askerler gösterilmezken, bu uyarlamada Avusturya bayrağının indirilip yerine Nazi bayrağının asılmasını dramatik bir kuru içinde izleriz. Romanda satranç kareleri yatak örtüsüyle eş değer tutulurken bu kez yatağın demirleri bu görevi görecektir. Gemide yaşananlar da farklı bir kurguyla gösterilir. Romanın sonu, gemide ucu açık bırakılırken yeni uyarlamada öykü bir finale bağlanır.
Hem Stefan Zweig’ın ‘Satranç’ romanını okumak hem de 1960 yapımı ve 2021 yapımı filmleri birlikte izlemek uyarlama kavramının benzer ve farklı taraflarını görmek adına meraklıları için keyifli bir entelektüel uğraş vaat ediyor.