Sali Saliji’nin çabaları sinema namına İzmir’de bir ortak zemin yaratabilmiş. Başka festivallerde Avrupa ülkeleri dahil bir araya gelmesi çok kolay olmayan sinemacılar, bu kardeş ülkede bir arada filmlerini gösteriyor aynı sofrayı paylaşıyorlar. Bu deneyimin büyüyerek devam etmesi oldukça önemli…
8. Balkan Panorama Film Festivali, 21-27 Mayıs arasında Buca’da yapıldı. İlk defa takip etme imkânı bulduğum festivalde, Türkiye’de başka mecralarda gösterilmeyen 100’den fazla Balkan filmi örneği gösterildi.
ÜNİVERSİTE FESTİVALİNDEN ULUSLARARASI FESTİVALE
Makedonyalı akademisyen Doç. Dr. Sali Saliji’nin Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde başlattığı bu Balkan buluşması, giderek büyüyerek artık İzmir’in tamamını kapsayan Buca merkezli ev sahipliğiyle, 9 Balkan ülkesinden konukların geldiği butik ve tematik bir uluslararası film festivaline dönüşmüş durumda.
Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, İtalya, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Macaristan, Moldova, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Türkiye ve Yunanistan’dan film örneklerinin olduğu festivalde, ulusal ve uluslararası kategorilerde Sarı Şemsiye Ödülü için yarışmalar yapılıyor.
SARI ŞEMSİYE ULUSLARARASI UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI
Sarı Şemsiye Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması, her yıl En İyi Uzun Metraj Balkan Filmi’nin seçildiği yarışma. Bu yıl En İyi Film ödülü, Karadağlı yönetmen Nikola Vukčević, Kuzey Makedonyalı oyuncu Meto Jovanovski ve Bosna Hersekli oyuncu Fedja Štukan’dan oluşan jüri tarafından belirleniyor. Yarışmada Romanya’dan Vlad Paunescu’nun “The Ladder” (Merdiven), Kuzey Makedonya’dan Igor Ivanov’un “Only Human” (Sadece İnsan), Bosna Hersek’ten Faruk Lončarević’in “So She Doesn’t Live” (O Artik Yaşamıyor), Macaristan’dan Peter Varsics’in “Perfect As You Are” (Senin Gibi Mükemmel) ve Sirbistan’dan Srđan Dragojević’in “Heavens Above” (Yukarısı Cennet) filmleri yarışıyor.
Vlad Paunescu’nun “The Ladder” filmi, Romanya’nın komünist dönemden sonra oluşan özgürlük ve demokrasi ideasının illüzyonuna kapılmış genç Andrei’nin dönüşümünü resmediyor. Tiyatroda Karamazov Kardeşler uyarlamasında Alyoşa’yı oynayan Andrei, giderek gerçek hayattın içinde de Alyoşa’ya dönüşmeye başlıyor.
Igor Ivanov “Only Human” filminde, Kuzey Makedonya’dan insan panoramaları gösteriyor. İşsiz üniversite mezunlarının mezar kazıcılığı yaptığı, rahiplerin kumar oynadığı, gangsterlerin mahkemeleri yönettiği bir dünyadan sesleniyor.
Faruk Lončarević’in “So She Doesn’t Live” filminde, Bosna’da monoton ve umutsuz bir gündelik hayatın içinde şiddet gören kocasından ayrılan Aida’nın hayata tutunma çabasını izleriz. Ne var ki kocası Kerim’den kurtulması kolay değildir. Ülkenin şiddetle kurduğu histerik geçmişinin insan ilişkilerinde varlığını insafsızca devam ettirdiğini durağan bir kamera yaklaşımıyla anlatan film, farklı coğrafyalarda aynı sorunların olduğunun fotoğrafını çekiyor.
Peter Varsics’in “Perfect As You Are”ı, yarışmanın en eğlenceli filmi. Eski bir reklamcının, edebiyat dünyasında başarısız olmasından sonra tesadüfen tanıştığı çoksatan bir kişisel gelişim kitabının yazarıyla romantik bir ilişki kurarak, kendi edebi kariyerini ilerletmeye çalışmasını anlatıyor. Yazarımız, yeni sevgilisiyle ne kadar çok fotoğraf verirse tanınmışlığı o kadar artıyor ve yeni teklifler almaya başlıyor. Reklamcılığının işe yaradığı bu yeni kariyer planlamasında her şey planladığı gibi gitmeyebiliyor.
Srđan Dragojević’in “Heavens Above” filmi, inancın dejenere eden etkisine odaklanan bir yapım. Orta yaşa merdiven dayamış eski bir asker olan Stojan’ın bir ampulü değiştirirken yaptığı acayip bir kaza, başının üstünde parlayan bir hale oluşturur. Artık çevresinden aziz muamelesi görmeye başlayacaktır. Karısı Nada, sıradan hayatlarını bir anda değiştiren bu yeni ilgiden hoşlanmaz ve düzenbaz bir papazdan öğüt almaya gider. Kocasının yedi ölümcül günahları işlemesi gerekiyordur. İyi niyetli Stojan, karısının zorlamalarıyla günahlar işlemeye başladığındaysa hem toplumsal statüsü artacak hem de kendi fıtratı bozulacaktır. Günahın çekiciliği karşısında durmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Yugoslavya’nın dağılmasıyla sonlanan eşitlikçi dönemden sonra çıkar ilişkileri ve yozlaşan devlet yönetimi eleştirisini kapitalizmin yarattığı tahribatla birlikte anlatan film, dinin de bu yeni dönemde tutunacak bir dal olamamasının fotoğrafını verir.
KONUK ÜLKE MACARİSTAN
Festivalde bu yıl odak ülke, Macaristan. Macaristan’dan sinemasının farklı dönemlerinden filmler festivalde gösterildi. Ayrıca Macaristan sineması hakkında bir panel de yapıldı. Macaristan Ulusal Film Enstitüsü’nden Katalyn Vajda, panelde festival direktörü Sali Saliji’nin ve izleyicilerin sorularını yanıtladı. Macaristan Kültür Ataşesi Balázs Szőllőssy, Macarca yapılan konuşmayı Türkçeye çevirdi. Türkolog ve şair olan Balázs Szőllőssy’nin çok güzel bir Türkçesi var. Türk edebiyatıyla da yakından ilgili bir ataşe. Ulusal Film Enstitüsü’nün faaliyetleri hakkında bilgi veren Katalyn Vajda da oldukça faydalı bilgiler verdi. Macaristan’ın ulusal sinemasına büyük destek veren bir ülke olduğunu öğrendik.
Soru cevap bölümünde, kendisine bir uzun metraj bir kurgu filme ortalama ne kadar destek verdiklerini sordum. 2-4 milyon euro arasında destek verildiğini söyledi. Ayrıca sinema bölümlerinin bitirme tezleri kapsamında yapacakları projeleri de destekliyorlarmış. Macaristan’da film çekmek isteyen yabancılar da destekleniyormuş. Bu bilgilerle son yıllarda ilerleme kat eden Macar sinemasının başarısının tesadüf olmadığını öğrenmiş olduk.
KONUK SİNEMA OKULU KARADAĞ ÜNİVERSİTESİ
Festivalin orijinal bölümlerinden biri de konuk sinema okulu bölümü. Balkanlardan ve Türkiye’den iki sinema okulunun üretimlerinin bir arada sinemaseverlerin karşısına çıktığı bu bölümde, bu sene Balkanlardan Karadağ Üniversitesi Dram Sanatları Fakültesi, Türkiye’den ise İstanbul Kültür Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü öğrencilerinin filmleri gösterildi. Karadağ Üniversitesi Dram Sanatları Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Nikola Vukcevic, filmlerin gösteriminden sonra bölümleri hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Farklı ülkelerin öğrenci filmlerini görmek orijinal bir deneyim sunuyor. Cannes Film Festivali’nde yapılan farklı ülkelerden sinema okullarının yarışması her zaman ilgimi çekmiştir. Umarım bizim festivallerimizde de böyle bir yarışma yapılabilir.
YUGOSLAVYA BUCA’DA TOPLANIYOR
Hitler’in işgalini partizan direnişiyle püskürten ve ülkedeki monarşiyi yıkan Josip Broz Tito’nun gerçeğe dönüşen rüyası federal Yugoslavya, onun 1980’deki ölümünden sonra ruhen dağılmaya başlamıştı. Batı ülkelerinin ustaca ayrıştırıcı etkileriyle Yugoslavya’yı oluşturan Balkan milletleri, 1990’ları birbirlerini yok etmeye odaklı halde geçirdi. 2. Dünya Savaşı döneminde faşizme destek verenlerin yaptıkları katliamların kapanmayan hesapları, Haçlı ruhunu pompalayan yayınlar, Müslümanların yalnızlığa itilmesi bu karanlık dönemin yaşanmasına neden olmuştu. Dağılan Yugoslavya’nın ortak mirası farklı ülkelerde nostaljik bir değer artık. Ancak Sali Saliji’nin çabaları en azınsan sinema namına İzmir’de bir ortak zemin yaratabilmiş. Başka festivallerde Avrupa ülkeleri dahil bir araya gelmesi çok kolay olmayan sinemacılar, bu kardeş ülkede bir arada filmlerini gösteriyor aynı sofrayı paylaşıyorlar. Bu deneyimin büyüyerek devam etmesi oldukça önemli.