“Ayrılma Kararı”, hıza alışmış izleyici için süresi ve hikâyenin çok boyutlu yapısı kolay hazmedilmeyen bir derinlik sunmakla birlikte, sabırlı ve keşfetmeyi seven bir izleyici için oldukça keyifli bir sinema deneyimi vaat ediyor.
Güney Kore sinemasının en meşhur yönetmenlerinden biri olan Park Chan-wook’un 2022 yapımı son filmi “Ayrılma Kararı”, 9 Aralık itibariyle MUBI platformunda gösterilmeye başladı. 75’inci Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görülen olan film, Güney Kore’nin Oscar adayı olarak da 90’dan fazla ülkenin aday filmiyle yarışıyor.
Film, dağa tırmanan bir adamın kayalıkların arasında ölü bulunmasının izini süren takıntılı bir dedektifin olayın intihar mı yoksa bir cinayet mi olduğuna karar vermeye çalışırken maktulün karısıyla olan yakınlaşmasının gerginliğine odaklanıyor. Dedektif Hae-joon’un zihni, şüphelerini intihardan cinayete doğru çevirirken, gönlü de beklenmedik bir yöne yelken açmaya başlayacaktır. “Ayrılma Kararı”nın incelikli derinliğine girmeden önce yönetmenin sinemasının gelişim sürecinin izlerini de sürmeliyiz.
PARK CHAN-WOOK: ŞİDDETİN ESTETİK YÖNETMENİ
Kim ki Duk ve Bong Joon-Ho ile birlikte 2000 sonrası sıçrama yapan Güney Kore sinemasının dünyaca tanınmasını sağlayan üç yönetmeninden biri olan Park Chan-wook, estetize ettiği şiddet ve erotizm yaklaşımıyla kendi sinema üslubunu oluşturmuş özgün bir yönetmen. 1990’lardaki ilk dönem filmlerinden sonra “J.S.A.: Joint Security Area” isimli filmini 2000’de çekti. Bölünmüş Kore’nin iki yakasındaki askerlerin iletişimini anlatan film, Altın Ayı Ödülü’ne aday gösterilmişti. Eleştirmenler tarafından çok olumlu karşılanan ve gişe başarısıyla da Chan-wook’u mutlu eden “Joint Security Area”, Güney Kore’nin en çok izlenen yerli yapımlarından biri olmuştu. Ardından gelen İntikam Üçlemesi serisi onun ismini dünyaya duyurmasını sağlamıştı. “Sympathy For Mr. Vengeance” (2002), “Oldboy” (2003) ve “İntikam Meleği” (2005) filmlerinden oluşan İntikam Üçlemesi; Güney Kore’de insanın üretim ilişkileri içinde ne kadar tahrip olduğunu gözler önüne seren ve şiddetin toplumsal nedenlerini es geçmeyen, Güney Kore sinemasının 2000 sonrası çıkışını müjdeliyordu. Özellikle üçlemenin ikinci halkasını oluşturan “Oldboy”, Güney Kore sinemasının dünya çapında tanınmasını sağlayan yapım olmuştu. Film, 2004 yılında Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Uluslararası festivallerde 20’ye yakın ödül kazandı. 15 yıl boyunca nedenini bilmeden küçük bir hücreye kapatılan genç bir adamın yaşadıklarına odaklanan film, izlemesi kolay olmayan sahneleriyle akıllara kazınmıştı. Yönetmen, filmindeki şiddeti betimlerken kamerasının uygulayan tarafında değil maruz kalan tarafında olduğunun altını çizer:
“Şu anda piyasada olan filmlerde, şiddet genellikle şiddeti uygulayanlar tarafında gösterilmeye çalışılıyor ama benim filmim (Oldboy) bunun tersini gösteriyor. Şiddeti kurban olan kişi açısından anlatmaya çalıştım. Kurbanın derinden etkilenmiş duygularını ifade etmeye çalıştım. Şiddet kullanan kişi de o duygularla neler yarattığını ve nelere neden olabileceğini anlasın istedim.”
2009 yılında ise “Thirst”i (Kan Arzusu) çekti. “Thirst”, ölüm, yaşam hakkı ve vicdan üzerine çarpıcı bir vampir filmiydi. Bir rahibin vampire dönüşmesinden sonra inanç ve arzuları arasındaki ikilemi görsel bir ziyafetle beyazperdeye yansıtan film, Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü aldı.
Amerikalı yapımcılardan çok sayıda teklif alan yönetmen, 2013 yapımı “Stoker” isimli filmini Hollywood’da çekti. İngilizce çektiği ilk film olan yapımda, Nicole Kidman’la çalışmıştı. 2018’de “The Little Drummer Girl” isminde BBC için politik bir dizi de çeken yönetmenin kariyerinin en zayıf halkalarını Güney Kore dışında İngilizce çektiği bu yapımlar oluşturuyor.
“Ayrılma Kararı” öncesindeki son uzun metraj filmi 2016 yapımı “Hizmetçi” de Japon işgali döneminde Kore’nin 1930’larında bir hikâye sunmuştu. Yakışıklı bir dolandırıcı, yoksul ama deneyimli bir hizmetçi ve zengin ama deneyimsiz genç bir kadın arasında geçen aşk üçgenini üçlü bir kurguyla sunan yönetmen, erotizmin cazibesini katmanlı bir yapıyla sunarak ustalığını göstermişti.
AYRILMA KARARI: DETAYLARIN CAZİBESİ
Park Chan-wook, filmografisinin son halkası “Ayrılma Kararı”nda yasak aşkın cazibesiyle cinayet soruşturmasını iç içe geçiriyor. Dedektif hafta içi yalnız yaşayan, hafta sonu görüştüğü başka bir şehirde çalışan eşiyle heyecanını yitirmiş bir ilişki içinde olan, sadece çözemediği davalara odaklanmış olarak yaşama sevincini kaybetmiş haldedir. Üstelik uyumanın huzuru da uzun süredir onu terk etmiştir. Kızarmış gözlerine damlalarla derman bulmaya çalışıyordur.
Dağa tırmanırken zirveden aşağıya düşmüş halde bulunan adamın, karısı Seo-rae da Çin’den mülteci olarak gelip, göçmenlik bürosunda tanışıp evlendiği eşinin ölümünden sonra cinayet davasında şüpheli olan güzel, zeki ve gizemli bir karakterdir.
Dedektif, kadını takip edip sorguladıkça onun aurasına daha fazla kapılırken, bu yeni heyecan giderek aşkın hesapsızlığına doğru evrilir. Üstelik dedektifin uzun süredir huzursuz haldeki uykusuzluğu da cinayet zanlısı Seo-rae’nın ufak dokunuşlarıyla sonlanmıştır. Bu huzurlu uykular, sokaklara taşan buluşmalar dedektifin cinayet soruşturmasında kafasını allak bullak ederken yaşamının yegâne dayanağı olan cinayetleri çözme macerasından da adım adım uzaklaştırır. Aşkın cazibesiyle mesleğinin etik sınırları onu ortadan ikiye bölmüştür.
Yönetmen, bu ikilinin iletişimlerini adım adım örerken incelikli detaylarla ustalığını gösteriyor. Koreceyi sonradan öğrenen Seo-rae, konuşurken arada kelimelerin Çince karşılıklarını arar. Aralarındaki dil bariyeri, filmin de kilit noktalarını aydınlatan telefon maharetiyle çözülür. Esasen başrolde dedektif ve Seo-rae yoktur. Modern zamanın yeni efendisi olan akıllı telefonlar da filmin başrolündedir. Bütün sahnelerde karşımıza çıkarlar ve kilit noktaları aydınlatırlar.
Yönetmenin kullandığı klasik müzik tercihleri de filme şiirsel bir üslup kazandırıyor. 140 dakikaya dayanan süresiyle bir yere yetişme çabasından, hızlıca tüketme beklentisinden çok uzakta, sakin ve sabırlı bir izleyici bekleyen film, küçük ayrıntılarla, yenilikçi bir kurgu yaklaşımıyla karakterin sabit, mekanın değiştiği sahneleriyle; hem müzik hem mekân hem de karakterlerin küçük ayrıntılarıyla katmanlı ve kalıcı izler bırakan derinlikli bir anlatım vaat ediyor.
“Klasik sinemacıları izlemenin sinema yönetmeni olmak için birinci şart olduğunu düşünüyorum. Çünkü çağdaş yönetmenler eskiye bakmıyorlar. O zaman dünyadaki tüm filmler aynı çerçevede kalıyor. Ama tersine yeni bir film çekmek için eskiye dönmemiz, o filmleri görmemiz ve üzerlerine düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum” diyen yönetmen bu ifadelerine uygun bir biçimde bu filmde açıktan bir Alfred Hitchcock göndermesi de yapar. Dedektifin dürbünle kadını izlediği sahneler hemen akla 1954 yapımı “Arka Pencere”yi getirir.
Yönetmen bu kez şiddetle ve erotizmle kurduğu ilişkiye de yeni bir boyut getirmiş. Daha önceki filmlerinde, özellikle İntikam Üçlemesi’nde şiddeti olanca gerçekliğiyle seyircinin önüne sunarken, bu filmde şiddetin kendisini değil bedenler ve mekânlar üzerindeki etkilerini görürüz. Önceki filmi “Hizmetçi”de olan erotizmin olanca estetik görselliğini de bu filmde kullanmamış. Dedektif Hae-joon ve takip ettiği Seo-rae’nın kurduğu güçlü bağ resmedilirken onları etkileyici bir sevişme sahnesi içinde görmeyiz ya da Seo-rae’nın farklı zamanlarda uğradığı şiddetin kendisini görmek yerine sadece bedendeki etkilerini görürüz. Kendini sürekli yenileyen yönetmen bu filmde şiddetin ve cinselliğin kendisine değil etkilerinin üstüne yoğunlaşmış.
Hıza alışmış izleyici için süresi ve hikâyenin çok boyutlu yapısı kolay hazmedilmeyen bir derinlik sunmakla birlikte, sabırlı ve keşfetmeyi seven bir izleyici için “Ayrılma Kararı” oldukça keyifli bir sinema deneyimi vaat ediyor.
Not: Yönetmen alıntıları Rıza Oylum’un farklı kaynaklardan derlediği ve 2016 yılında Seyyah Kitap tarafından yayımlanan “Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri” kitabından alınmıştır.