Mavi Bisiklet: Umuda Pedal Çevirmek

53. Antalya Film Festivali’nde ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Senaryo’ ödüllerini, 27. Cinekid Film Festivali Co-Production Market ‘En İyi Proje’ ödülünü ve 4. Hollanda Kırmızı Lale Film Festivali ‘Eleştirmenler Ödülü’nü kazanan Mavi Bisiklet, 2 Aralık 2016 itibariyle vizyona girdi. Konya’nın Akşehir ilçesinde çekilen filmde ilerleyen üç bağlantılı konu var.

Ali , annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşıyordur. Boş zamanlarında bir lastikçide çalışır. Haftalığını evin ihtiyaçları için annesine vermekte; bahşiş olarak aldığı birkaç lirayı ise mavi bir bisiklet alabilmek için biriktirmektedir. Ali’nin babası, kasabadaki çiftlikte çalıştığı bir gün yaşamını yitirmiştir. Fakat cesedi tren yolunda bulunmuştur. Olayın tek şahidi çiftliğin kâhyası Salim’dir. Ali’nin platonik aşkı Elif, çocukların oyuyla seçilmiş okul başkanıdır. Kâhya Salim de kasabaya gelen torunu Hasan’ı okula kaydettirir. Kısa bir süre sonra okul müdürü Elif’in yerine okul başkanlığını Hasan’a verir. Elif’e haksızlık yapıldığını düşünen Ali, mavi bisiklet için biriktirdiği tüm parayı bu yolda feda etmeye karar verir. Arkadaşı Yusuf’un da yardımıyla büyük bir kampanya başlatır. Ali’nin mavi bisikleti alma hayalleri, babasının ölümünün arkasındaki esrarın ortaya çıkarılması ve platonik aşkı Elif’in yenen hakkı için verdiği mücadelesi filmin ilerleyen üç bağlantılı hikâyesini oluşturuyor.

Mavi Bisiklet: Umuda Pedal Çevirmek

Ümit Köreken, ilk uzun metraj yönetmenliği olan Mavi Bisiklet filminin senaryosunu eşi Nursen Çetin Köreken’le birlikte 2010’da yazmış. 5 yıl süren; finansman bulma ve çekim organizasyonun sonucunda seyirciyle buluşan film, memlekette bağımsız film yapmanın ne denli meşakkatli bir sürecin ürünü olduğunun da göstergesi. Köreken bu zaman diliminde 2011’de Çizgi, 2013’de Kiraz Bekçisi adında iki kısa film çekerek sinemayla kurduğu ilişkiyi kuvvetlendirmiş.

Yönetmen Mavi Bisiklet’i kendi memleketinde, filmin de yapımcısı olan eşiyle birlikte amatör oyunculara uzun sure eğitim vererek, profesyonel bir ekip çalışmasıyla ortaya çıkarmış. İran filmlerinden alıştığımız kurgunun gerçekle bütünleşmesine benzer olarak Mavi Bisiklet filminde de okul müdürünü oynayan gerçekten o okulun müdürü, okulun öğrencileriyse gerçekten o okulun öğrencileridir.

Başarılı bir oyunculuk yönetimiyle çekilen, gerçekçi, yerelliği koruyan bir proje olan filmde, özellikle adalet arayışı odakta yer alır. Babasının çalıştığı çiftlik evinde ölmesine rağmen cesedinin tren istasyonunda bulunması, onun ölümüne sebep olanların ortaya çıkarılmasını engelliyordur. İlk adalet mücadelesi Ali’nin annesiyle birlikte babasının ölümüne sebep olanlara karşı verdiği mücadeledir. İkinci mücadeleyse memleketin dönüşümünü de resmedercesine tepeden inmeci bir yaklaşıma karşıdır. Sınıftaki öğrencilerin oylarını alarak sınıf başkanı olan Elif’in yerine, okulun müdürü bölgenin zenginlerinden birinin çocuğunu başkan olarak belirler. Bana KHK’lerle el konulan belediyeleri hatırlatan bu duruma karşı da Ali, arkadaşıyla birlikte bu despotizme karşı aşk dolu bir mücadele verir.

Mavi Bisiklet, taşrada olmanın izolasyonu içinde, yaşanan masumiyeti ve platonik aşkı resmetmede geçen yılın başarılı filmlerinden biri olan Sivas’ı hatırlatıyor. Ancak Sivas görüntü yönetmenliği noktasında oldukça profesyonel bir çalışmaydı. Mavi Bisiklet’in gördüğüm eksik tarafı estetik karelerin karşımıza çıkmıyor oluşu. Filmin künyesinde görüntü yönetmeni sıfatının karşısında Niklas Lindschau ismini görüyoruz. Avrupalı görüntü yönetmenleri bu işlerde genelde daha titiz ve başarılı olduklarını söylememiz mümkün ancak Mavi Bisiklet filminin görüntü yönetimi için bunu söylemek olası değil.

Sinemamızı zenginleştiren, derdi olan ve sinemaya kafa yoran yeni bir sinemacıyı da müjdeleyen, yerelliği evrenselliğe taşıyan bir proje Mavi Bisiklet. İçinde taşıdığı adalet ve demokratik yaklaşımıyla da memlekete lazım bir idea sunuyor.

Aşkı, umudu, inadı ve çocukluğu özleyenlere Mavi Bisiklet’in peşine takılmaya davet ediyorum.

Rıza Oylum

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri, İran Sineması ve Film Gibi Geçti-Ediz Hun kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihazırda Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Gazete Duvar’da köşe yazarı ve Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmeni olan Oylum; Türkiye PEN Yazarlar Derneği, FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ve FEDERO (Avrupa ve Akdeniz Film Eleştirmenleri Federasyonu) Üyesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türk Sineması

Sinemada Atatürk: Kutsalın Dayanılmaz Ağırlığı

Disney +’ın Cumhuriyet’in 100. yılı için yaptırdığı Atatürk dizisini platform bünyesinde yayımlamaktan vazgeçip sinema ve televizyon yayını olarak vereceğini duyurmasından sonra ortaya çıkan durum aslında 100 yıldır tekrar eden bir Atatürk filminin yapılamama hikayesinin devamı. Atatürk’ün hayatı henüz yaşadığı dönemden başlayarak sinemaya çekilmeye çalışılsa da bir türlü istenilen sonuç ortaya çıkmadı. Ulusal sinemamızın tabu konularından […]

Devamını Oku
Türk Sineması

‘Güz Sancısından ‘Kulüp’e: Sinemada 6-7 Eylül Olayları

Üzerinden 67 yıl geçen bu kara günleri ısrarla yok sayarak, görmezden gelerek yıllarımızı geçirdik. Son derece trajik insan hikâyelerinin olduğu bu konuyla ilgili çekilen 2 dizideki birer bölümün yanında 1 tane de filmimiz var. Tomris Giritlioğlu’nun “Güz Sancısı” filmi. 67 yılın özeti, çekilen iki dizide birer bölüm, bir de sinema filmi… Netflix’te yayımlanan “Kulüp” dizisi, […]

Devamını Oku
Türk Sineması

Sarraf Salomon’dan Sokak Kızı Kirpi’ye: Sinemamızın Yahudileri 

Ulusal sinemada Yahudiler, adeta yokmuşçasına birkaç karikatür tiplemenin ötesine geçemediler. Geniş toplum kesimleri için bilinmezliklerini korudular. “Kulüp” dizisinde bir anda karşımızda beliren İstanbul fonundaki Yahudi cemaatinin bireyleri, yaşam pratikleri ve kültürleri biraz da bu bilinmezlikten ötürü büyük ilgi gördü. Sinemamız titiz bir yaklaşımla dilini ve konu çeperini zenginleştirdikçe “Kulüp” gibi yenilikler içeren dizilerin gördüğü ilgiyi […]

Devamını Oku